Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bu, kötülük, dedim. Habis bir akıl. Hastalıklı bir bilgi. Kibirle zehirlenmiş bir dil. Sevgisiz. Yıkıcı. Küçülten. İnsanları içtenlikleriyle aşağılıyor. Sen, dedim, yazı yazıyorsun. Kitap okuyorsun. Harfler sadece bizim kalbimizden doğmazlar. Başka hayatların acısını, yokluğunu, heveslerini de yüklenir gelirler. Gelirler ve bize saygıyı getirirler, inceliği getirirler, kederi getirirler. Elbette huzursuzluğu da. İnsan, hastalıklı bir düşkünlükten, muhteris bir küçüklükten gelmiyorsa nasıl olur da başka hayatları, o hayatların ezik, kırık, yaralı sözlerini küçümser? Bilgi, başka insanlara götürmüyorsa nereye götürür bizi? Yazmak bir varoluş erdemi değilse nedir? Kabalık hangi kalbi iyileştirir? Küfür, nasıl bir gelecek kurar bize? İnsan nasıl bir değersizlik duygusuyla büyür ki kimseyi sevmez. Kendinden başka bilgisi olmaz. Öğrendiği her şey onu herkesten uzaklaştırır. Biliyor musun dedim, onurunu bitiriyorsun. Kendisini acısıyla var etmeye çalışan bir hayatı, kendi çaresizliğine tutunmuş bir hayatı, yürek çarpıntılarıyla boğulan bir hayatı, kendi sözüne benzetmeye çalışıyorsun. Benzemedi diye aşağılıyorsun. İnsan birisine merhaba derken bile iki cümle kurar. İkinci bir cümle kursan belki kalbin açılacak. Bu, tüketir insanı. Bu, bilgisizlik bile değildir. Güzellik, kinden doğmaz. Anlamak, nefretten doğmaz. Hiçbir büyük düşünce, hiçbir küçük akıldan doğmaz.
Seni Sevmek
sarhoşluk etkisi gösteriyor seni sevmek vahim seninle hep günahkâr, hep cehennemlik gerçi sensiz de olmaz hangi lügat inkâr eder ki? hangi din karşı çıkar? hiçbir dil ne seni anlatmaya ne de seni sevmeye yetecek kadar kelime bırakır hepsi aynı, biliyorum o yüzden susuyorum.
Sayfa 58
Reklam
Önsöz
Haz ve Günah: Bir Tanpınar Yorumu Tanpınar şiir, roman ve hikayelerinin gerisindeki estetik bilincin niteliği ve Tanpınar estetiğinin bir dil sanatı olarak edebiyatta görünüşü hakkındadır. Tarihe, felsefeye, mitolojiye, psikolojiye, Doğu ve Batı edebiyatlarına ilişkin okumalardan gelen Tanpınar kültürü, hem eserlerinin anlam ve kaynak evrenini
Kapı Yayınları - 1. Basım: Mart 2012
Türkiye bugün bile Orta-Doğu ve İslam âleminin en güçlü devletidir. Türklerdeki savaşçı fazilet, orduya ve devlete bağlılık duygusu, yiğitlik duygusu, çağdaş medeniyete uyma kabiliyeti, yalnız devlet olarak değil, fert olarak da nerede, hangi şartlarda olursa olsun, kendi kendisine saygı, diğer İslam devletlerinde Türklerde olduğu kadar gelişmiş değildir. İslamiyet’i dün olduğu kadar bugün de en iyi, en ölçülü şekilde temsil eden, saf ve temiz bir insan olarak koruyan Türk milletidir. Orta Doğu ve İslam aleminin Türk milletine büyük ihtiyacı vardır. Bundan dolayı güya İslamiyet adına Türk milletine gereken yeri vermeyenler ve ona saygı duymayanlar, tarihi, dünyayı ve Türk’ü bilmeyen kişilerdir.
Çocukken sokakta hangi dilde top oynamışsan, hangi dilde ilk aşkını yaşamışsan, o dil senin dilindir ve o dil Türkçeydi.
Sayfa 46 - Mario LeviKitabı okudu
Āşık-ı sadıkda dil birdir olur mu yâr iki Hangi taht üstünde mümkündür hünkâr iki" Ahmed Paşa
Reklam
İnsan olabilmek duygu işiydi ve duygu işin içine girdi mi ne din, ne dil, ne ırk, ne de renk fark ederdi. Hangimiz dünyaya gelirken hangi dine, hangi ırka mensup olabileceğimizi seçti? Ol dedi, olduk, öl dedi olduk ve biz onun yarattığı dünyayı sınırlara böldük…
Sayfa 185Kitabı okudu
Hangi dil ?
Mümkün olan tek yol basit bir düşünceden yola çıkarak çok dilliliği destekleyecek ve bunu bir gelenek haline getirecek gönüllü bir eylemdir: bugün herkesin açıkça üç dile ihtiyacı vardır. Birincisi kendi kimlik dili; üçüncüsü İngilizce. Bu ikisi arasında, özgürce seçilmiş, genellikle ama her zaman değil bir başka Avrupa dili mutlaka ikinci bir dil haline getirilmelidir. Herkes için bu dil okuldan başlayarak birinci yabancı dil olacak, ama aslında bundan da fazlası, gönlündeki dil, benimsediği dil, birleştiği dil, sevdiği dil olacaktır.
Sayfa 114Kitabı okudu
“Hangi dil, bütün cümleleri hakedecek denli safiyet ta­şıyabilir?”
Sayfa 18
Söyle bana hindiba
Ben rüzgar değilim, dokunmam çiçeklere Ben kara parmaklı insan değilim Kirpik uçlarımdan kayar yıldızlar Bilemezsin, hayal akşamlarında renklerini kuşatan Damıtılmış gözyaşıdır ömrümün Ben boşluğa üfleyen cellat değilim Kara yele verdim ayaklarımı Söyle bana, eceli kim tutar perçeminden Hangi ölü bilmez nereye gittiğini Sen miydin o mahpare, o
Reklam
YALNIZLIĞIN YARATTIĞI İNSAN Pardösüsünün kürklü yakasını kaldırınca üşüdü mü diye baktım. Aslında soluk esmer yüzü balmumu gibi sararmıştı. – Üşüdün, dedim. Kaşını kaldırdı. Yanağındaki çıban yerinde kan yoktu. Durdum. Yüzünü avuçlarıma alıp ovaladım. – Neden böyle oldun, dedim. Güldü. Karanlığa doğru tükürdü. Başını iki tarafa şiddetle
Hangi dil onun yüzündeki her bir çizginin anlamını anlatabilirdi?
İran Anayasası’nın 19. ve 20. maddelerinde dini ve etnik gruplar arasında ayrımcılık yapılamayacağına dair genel bir çerçeve çizilmiştir. Madde 19: İran’daki bütün insanlar, hangi kökene ve etnik gruba bağlı olurlarsa olsunlar aynı haklara sahiptirler ve renk, ırk, dil ve eğilimleri bir ayrıcalık sağlamaz. Madde 20: Ülkenin bütün vatandaşları, hem kadınlar hem erkekler, eşit olarak kanunun koruması altındadırlar ve İslami kriterlere uygun; dini, siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel haklara sahiptirler.
Dil bilgisi sadece basit bir koddur, protokoldür, belirli bir dilde hangi tür seslerin hangi tür anlamlara denk düştüğünü belirleyen değişmez bir veri tabanıdır. Bir konuşma ve anlama programı veya tarifesi değildir. konuşma ve anlama eylemleri dilbilgisel bir veri tabanını paylaşırlar.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.