Hani eşya haddi aşınca tersine inkılap edermiş ya; hani araba tekerleği hız limitini aşınca tersine dönüyormuş gibi görünür ya, hani çok gülen insanın gözünden ağlamanın işareti olan yaş gelir ya, benim de kederlerim haddi aşmış, tersine dönmüş gibiydi.
Ay ışığı da bir gün efkâra düşer,
Alıngan yüreğine olunmaz yara düşer,
Hani o düşman gibi ok attığı bedenim?
Kim bilir nerde kalır, hangi diyare düşer!
Ötekisi bir bıçkındı. Hani ateş parçası derler ya, o türden bir çocuk-tu. Bir an yerinde duramıyor, elleri durmadan işliyor, bir şeyle- ri yapıp bozuyor, konuşuyor, bağırıyor, arkadaşlarına takılıyordu. Çakır gözlerinde onulmaz bir keder çakıp sönüyordu, ince-cik sarı bıyıkları sarkıyordu. Elleri boş kaldığında doğru bıyıklarına gidiyordu, öfkeyle, koparacakmış gibi bıyıklarını çekişti riyordu. Yuvarlak, öne doğru kıvrılarak uzamış çenesi güçlüydü. Bu güçlü çenede de bir keder vardı.
Türkiye geneline yayılmış bulunan alışveriş merkezleri Migros'ta da durum farklı değil... Yalnız burada cereyan eden farklı bir olaya şahit oluyoruz. Gerçi bu hadise birçok yerde olup gidiyor, ama farkına varıp da hakkını aramak isteyenler hemen hemen yok denecek kadar az... İşte bu "az"lardan biri de Zekeriya Alşan ve ailesi...
Hani diyeceğim zaten fikir özgürlüğü yok, hiç değilse bari biraz gönül özgürlüğü olsaydı... Belki o zaman sabahtan akşama politikayı gebe bırakıp, politikadan gebe kalmaktan kurtulurdu sanki şerefli ulusumuz.
"Hani Ay Halkının bir devrimciye ihtiyacı var dedin ya ?"
Cinder çenesini havaya dikip ona meydan okurcasına baktı .
"İşte tam da bunun için Ay Ülkesi'ne gidiyoruz. Ay halkı istedikleri devrimciye kavuşacak"
Eski günlerinizi düşünün, bu adada bütün canlılar gibi martılarla da iyi geçindiğimiz o mutlu dönemi hatırlayın. Her şeyi unutmuş olamazsınız; hani martıların gelin gibi süzülerek havada uçuşlarını seyrettiğimiz, huzur içinde sohbetler yaptığımız, müzisyen arkadaşlarımızın, sanki bu doğanın bir parçasıymış gibi yaydıkları flüt ve gitar seslerine kulak verdiğimiz o dönemi. Gölgeli ağaçlarımızın altında hiçbir korku duymadan huzurla yürüdüğümüz günleri...
Kız en sonunda dedi ki, "Ben ateistim." "O ne demek "Allah'a inanmıyorum." Dedim, "Senin hâlin yine iyi. Ben Allah'a
inanıyorum. Allah bana inanmıyor. Hani diyorlar ya dizilerde Platonik aşk." Gülümsedi.