Kara trenle başladı bu hikaye ...
Aydınlığa, insanca yaşamaya, umut taşırdı katar katar.
Kimi İstanbul a, kimi Ankara ya, kimi Almanya ya
Ne hayaller taşırdı.
Adına ne çok türküler yakıldı ...
İs kokar, tütün kokar, özlem kokardı , koridorlar,
Yataklı vagonlar, localar.
Yük taşır, insan taşır, dert taşırdı.
Kimi hasta, büyük şehirlere, ameliyata
Eyvah başladı yine o sızı
Bir de ısrarcı, dur durak bilmiyor
Eylül yolcu ederken yazı
Gözyaşım usul usul çiseliyor
Gittim, defalarca gittiler
Bir tek yokluğun dinmedi, dinmiyor
Geçer üzerimden martılar, kanatları sen
Bir oğlan kızarır, yanakları sen
Pişman gecelerin sabahları sen
Kuruyup gözlerim, dökülür gibi
Ciğerim yerinden sökülür gibi
Acıta acıta öpülür gibi
Tuttu yine bu kalp ağrısı
Yok maalesef hiçbir çaresi
Günü gelmeden çekip gitmiyor
Hani annesinin bir tanesi
Şimdi kayıp bir çocuğa benziyor
Düştüm kalktım defalarca
Bu defa elim kolum tutmuyor
En güzel yanım sensin
Seni güzel sevebilmek
Gün güneşe kavuşur ya
Gece Ay ve yıldızlara
İşte ellerin işte gözlerin orada
Bitmiş nice özlemlerin ortasında
Bir sevdanın hikayesi başlar
Leyla ile Mecnun gibi Ferhat ile Şirin gibi değil
Daha saf delice bir sevdayla
Gamzelerine vurulmuş yaralı bir kalbim var
Ve acil müdahale için gülüşün lazım
Hani süzülür ya martılar gökte; kayıklar denizde, tren raylarda, arabalar yollarda. Hani süzülür ya sevdan içimin kuytusuna, tutamam. Seni de tutamıyorum, süzülüp gidiyorsun. benden uzakta, belki başka bir rüyaya, belki başka bir inanca, belkide-
zaman: durmuş gibi
cihangir'de pazar günü şaşkınım
olmayan uykumu bölüyor bir akordeon sesi
bir çocuk ufarak sarı saçlı
eminim kara gözlüdür görünmüyor uzaktan gözleri
görünmüyor ki
sokak derin uykularda duyulmuş şey değil
cihangir'de geldiğim günden beri
gurbetliğimden beri
son travesti son bira şişesini yere çaldığından bu yana
kaç