_Kendine gülmeyen ustaya şaşarım. Güler geçerim ona işte. Öz evimde yaşarım. Benzemem hiç kimseye. _İnsanın kendine gülebilmesi; şimdiye değin, en iyiler gerçek anlamından yoksun kaldı bunun; en yetenekliler ise bu konuda bir deha göstermediler. Belki de kahkaha, bilgelikle birleşecek, geriye yalnızca "şen bilim" kalacaktır. Şu anda
_Epikürcü zevk düşkünlerine göre, Tanrıların yaşamlarından daha mutlu başka yaşamlar düşünülemez. Çünkü tanrılar hiçbir iş yapmaz; hicbir şeyle uğraşmaz; hicbir gayret sarf etmez; bilgeliklerinin tadını çıkarırlar; en derin ve sonsuz hazları tadacaklarını daima bilirler. Epikürcülükte tanrıların tam anlamıyla mutlu olduğunu, ama tam tersine
Reklam
Bir gün "yazık" demek ne kadar hazin Anılarla dolu geçen yıllara Bakıp da ardında kalan yollara Geri dönememek tek bir an için Büyüttüğün artık umutlar değil Şimdi tek gerçek var; çaresizliğin Bak! Fırçan kırılmış, bomboş tuvalin Ne biraz renk kalmış, ne de bir şekil Silinmiş o portre, göremezsin ki Daha yakından bak dilersen,
Sayfa 429 - EVEREST YAYINLARIKitabı okudu
Eskiden şâirler iyi veya kötü birbirine benzeyen insanlardı. Şeyhülislâm Yahya Efendi, Nefî, Bâkî nesil ve mizaçla birbirinden ayrılırdı. Batıda da böyle idi. Baudelaire Banville’e hayrandı. Mallarme, François Coppee her türlü estetiğin dışında anlaşabilirdi. Şimdi böyle bir şey yok. Bu düzen kalmadı. Şiir, atmosferin malı olmaktan çıktı. Mısra havaya yayılmıyor ve havayı zaptetmek için söylenmiyor. Benlik davası için yazılıyor. Mutlaka orijinal olmak iddiası ilhamı idare ediyor. ..... Halbuki bir mısra tek başına bütün bir cihan olması lâzım gelen şeydir. Şiir, yalnız şâir için değildir. Şiir herkes içindir, herkes sevmeli, etrafında kavga etmeli... Şu beğenmediğimiz eski şiir var ya, hani yermek için o kadar ad taktığımız şiir... Cemiyet hayatını nasıl tek başına dolduruyordu. Tiyatrodan gazeteye kadar herşeyin vazifesini görüyordu. Hiddet, kin, sosyal dâva, aşk, isyan her şey mısra yapmaktan başka bir şey bilmeyen ve hiç de bizim gibi karışık estetik dâvalar peşinde koşmayan o basit insanların sanatında bütün hayatın emrine verilmişti.
Sayfa 403 - Türkiye Kültür Enstitüsü Yay./ e-kitapKitabı okudu
PEYAMİ SAFA VE HER “ÇINAR” GÖRÜŞTE HATIRLADIĞIM HALİDE EDİP ADIVAR Hani büyük adamların ölürken söyledikleri son sözleri hatırlanır hep, “Aman ne büyük söz” diye. Ahmet Haşim helaya gitmek için doğrulurken, on beş günlük karısı, terliklerini ayaklarına geçirmeye çalışıyormuş; yerlere çıplak ayakla basmasın diye Ahmet Haşim. Kadın terliklerle
Peyamiye laf yok! Severiz kendisini...
PEYAMİ SAFA VE HER “ÇINAR” GÖRÜŞTE HATIRLADIĞIM HALİDE EDİP ADIVAR Hani büyük adamların ölürken söyledikleri son sözleri hatırlanır hep, “Aman ne büyüksöz” diye.Ahmet Haşim helaya gitmek için doğrulurken, on beş günlük karısı, terliklerini ayaklarınageçirmeye çalışıyormuş; yerlere çıplak ayakla basmasın diye Ahmet Haşim. Kadınterliklerle
Reklam
“Ben âşık oldum, biliyorum insanların kınayışlarını. Hiçbir din yasaklamamış aşkı, hiçbir Bilge yahut öğreti de. Ama biz kendimize yasaklamışız nedense. Hıristiyanlık tarihi aşkın yüz karasıyla çalkalandı asırlarca, âşık oldu diye engizisyonlarda yargıladı insanları, içlerindeki şeytandan arındırmak için ruhlarını yaktı. Müslümanlar da ayıp
Sayfa 133Kitabı okudu
Hani o eski şairler!?
Şair madem ki kalabalık yaşıyor, madem ki herkestir; zulmün, haksızlığın ve kör diktanın krallık ettiği o karanlık günlerde elbette hürriyetin, hakkın ve demokrasinin şarkılarını söylemeğe savaşacaktır.
Hiçbir din yasaklamamış aşkı, hiçbir bilge yahut öğreti de. Ama biz kendimize yasaklamışız nedense. Hıristiyanlık tarihi aşkın yüz karasıyla çalkalandı asırlarca, âşık oldu diye engizisyonlarda yargıladı insanları, içlerindeki şeytandan arındırmak için ruhlarını yaktı. Müslümanlar da ayıp saydılar aşkı ve hâlâ ayıplıyorlar âşıkları. Onlar için
Sayfa 125Kitabı okudu