Toprak göğe ışık yağdı Hanna Işık yağdı top top Işık yağdı ışık Bak Hanna bu işler çok karışık Canım Hanna çok çok karışık bu işler
Dünyanın neresinde olursa olsun, Kötülüğün sesi dünyanın neresinden gelirse gelsin Hanna İyi değildir, yüreğimizi dağlamalı kötülük
Reklam
Güzel büyük, kitapların üstünde sereserpe açmış Güzelim çiçeğini aldım Hanna Bin renkli sıcacık dağını aldım Hanna
Zulüm kötü bir şeydir Hanna, Yoksulluk utanılacak bir şeydir, Dünyanın neresinde olursa olsun, Kötülüğün sesi dünyanın neresinden gelirse gelsin Hanna İyi değildir, yüreğimizi dağlamalı kötülük...
İnsan,” diye konuşmasını sürdürdü Hanna, “bir soluğu andırır. Günler geçici bir gölge gibidir oysaki. Ama bizler öyle açgözlü, öyle hırslı ve kindarız ki, yaşamın hiç bitmeyeceğini sanırız.
188 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
16 günde okudu
İkinci dünya savaşı sonrasında 15 yaşında olan Michael Berg ile 36 yaşında olan Hanna Schmitz'in aşkı üzerine kurgulanmış etkileyici bir hikâye okudum. Her ne kadar bu ilişki kısa sürmüş olsa da izleri Michael Berg'in üzerinde yaşamı boyunca sürmüş. Konu tutkulu bir ilişki olsa da romanda ahlak, utanç, vicdan, sır v.b. duygular da irdeleniyor. Düşündürücü, etkileyici bir okuma idi. Filmi de yapılmış bir roman. Romanı okuduktan sonra filmi izlemek daha etkili olur kanaatindeyim.
Okuyucu
OkuyucuBernhard Schlink · İletişim Yayıncılık · 20143,180 okunma
Reklam
Yukarı bak Hanna! İnsanlığın ruhuna kanatlar verildi, ve sonunda uçmaya başlıyor.
188 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Kitabın ismi Okuyucu değil de başka bir isim olabilirdi
Hanna`yı görüyorum cıvıltılar içinde. Sessiz sedasız bazen de iniltiler içinde sevişen kuşların düzenli ötüşünü. İyi giden her günün ardından fırtınalara hazırlık yapan geminin çaresizliği düğümleniyor boğazıma. Bir yola çıkıldığında beklenmedik yaşantılara maruz kalıyoruz inanmasak, inanmak istemesekte. Bazen toplu bir ölümün kiyısından izliyoruz kendimizi. Bazen bu toplu kıyımın içinde imza atan suçlu oluyoruz istemsizce. Yeşeren ne kadar ağaç, çicek ve ötüşen, sesleri duyulmayan canlılar varsa o oluyoruz. Ölüm soluğunu tutupta bize varana dek yaşıyoruz esir edilmiş hücrede avazımız çıkıncaya kadar bağırsakta duyuramıyoruz sesimizi kendimize bile. Hanna`nın delikanlılığa yeni adım attığı yaslarda bir genç ile ilişkisi ile başliyor her şey. Sonra rüyalar yerini kabusa alıyor ve kabus giderek derinlesiyor adeta. Hanna için mi bu kabus yoksa başlayacak yoksa Hanna`nın gidişeyle mi Michael hayat anlamını yitirecekti. Michael Hanna`yı sonraları bulacaktı. Hicbir şey eskisi gibi ne olacaktı ne de olması için sebepler peydah olacaktı. Güzel bir aşk hikayesinden hüzünlü yolculuklar baş gösterir. Umutsuz bir vedadır belki hayat. An`ın en güzel yasantısıdır sevişmek. Bir daha geri gelmeyecek hayatlar, ardında kalmış hisler, buruk geçmiş bulacak herbirimizi. Kimilerimiz okumadan keyif alacak, kimimiz o kadar da iyi değilmiş diyeceğimiz romanın adıdır "okuyucu" Çok nadir etkilendiğim kitaplardan biri oldu diyebilirim. Mutlaka okumalısınız demiyorum. Okuyupta keyif aldiğım nadir kitaplardan birisiydi diyebilirim. Mutlu kalın, keyifli zaman dilerim.
Okuyucu
OkuyucuBernhard Schlink · İletişim Yayıncılık · 20143,180 okunma
-Hanna’yı seviyor musun? -Tabii ki, çok seviyorum. -Hanna’nın dünyaya gelmemesini mi, yoksa gelmesini mi isterdin? -Dünyaya gelmemesi daha iyi olurdu. -Neden? -En azından böyle bağırmazdı, bağırmasına dayanamıyorum. -Sen kendin de bağırıyorsun. -Hanna da bağırıyor ama. -Bağırmasına neden dayanamıyorsun? -Çünkü çok sesli bağırıyor. -Hiç de bağırmıyor. -Çıplak poposuna vurunca bağırıyor. -Vurdun mu hiç? -Annem poposuna vurunca bağırıyor. -Vurmasını istemiyorsun. -Hayır…Neden, çünkü bağırarak patırtı yapıyor. -Onun dünyaya gelmemiş olmasını istediğine göre onu sevmiyorsundur. Hans(onaylar gibi): “Hı hı.” -Bu yüzden, annen onu yıkarken, elini çekerse suya düşeceğini aklından geçirdin… Hans(devamını getiriyor): “Ve öldüğünü.” Ben: “O zaman annen yalnızca senin olurdu. Ama uslu bir çocuk böyle bir şey istemez ki.” -‘Düşünebilir ama.’ -Bu iyi bir şey değil ama. -Düşünürse, bu yine iyi bir şey, Profesör’e yazılabilir böylece. [Aferin küçük Hans! Bir yetişkinin bile psikanalizi bundan iyi anlamasını umamam.]
[Hayal kurmaya başlıyor. Kutu ve küvetin onun için aynı anlama geldiğini, yani içinde çocukların bulunduğu mekanı temsil ettiklerini öğrenmiş oluyoruz. Tekrar tekrar yemin etmesine dikkat edelim.] Ben:”Neyi hatırlayabiliyorsun?” -Hanna’nın kutunun içinde yolculuk ettiğini, çünkü onu unutmadım. Yemin ederim! -Hanna geçen sene bizimle kompartımanda yolculuk yaptı ama. -‘Evet ama eskiden, hep bizimle kutuda yolculuk ediyordu.’ -Kutuyu yanına annen mi almıştı? -Evet annem almıştı. -Neredeydi ki? -Evde, yerdeydi. -Belki yanında taşıyordu kutuyu? [Kutu tabiki anne rahmidir. Babası Hans’a meseleyi anladığını ima etmek istiyor. Akkad Kralı Sargon dahil mitolojide kahramanların içine konulduğu sandıklar da aynı şekilde ana rahmidir.] -Hayır! Şimdi Gmunden’e gitsek Hanna da bizimle kutuda gelir. -Kutudan nasıl çıktı peki? -Onu çıkardılar. -Annen mi? -Ben ve annem. Sonra at arabasına bindik. Hanna ata bindi ve arabacı “deeh” dedi. Arabacı önde oturuyordu. Sen de bizimle miydin? Hem annem biliyor ki bunu. Annem bilmiyor, unuttu, ona hiçbir şey söyleme ama! Şaka falan yapmıyorum baba. ***Israrla sürdürdüğü bu saçmalığın anlamı ne olabilir? Ama saçmalık değil, bir parodi bu. Hans babasından öç alıyor. Aşağı yukarı şunu söylemek istiyor: “Daha yazın, Gmunden’e giderken annemin karnının şiş olduğunu gördüğüm halde, Ekim’de Hanna’nın leylekler tarafından getirildiğine inanmamı bekliyorsan, ben de senden benim yalanlarıma inanmanı beklerim.”
Reklam
14 Nisan. Hanna konusu ön plana yerleşmiş durumda. Daha önceki notlardan da anlaşılacağı üzere, kendisi ebeveyn sevgisinin bir bölümünü elinden alan yeni doğan çocuğa karşı hala devam eden ve ancak abartılı bir şefkatle kısmen telafi edebildiği büyük bir iğrenme duymaktaydı. [“Hanna” konusunun “Lumpf” konusunun yerini doğrudan almış olması nihayet meseleye bir izahat getirmektedir. Hanna’nın kendisi “Lumpf”tur, yani çocuklar kakadır!]
400 syf.
8/10 puan verdi
·
8 saatte okudu
Serinin üçüncü kitabımızda önceki kitaplardan tanıdığımız Max'in ortağı Will ve Will'in eski arkadaşının en küçük kız kardeşi Hanna'nın ilişkisini okuyoruz. İlk başta serinin en güzel kitabı izlenimine kapıldım, bitirdiğimde de öyleydi ama gittikçe kötüleşti. Hanna karakterinin mizacı ve tarzı gerçekten iyi yansıtılmıştı ama ortalara doğru bu ne dedirtti. Serinin genelinde niye bu şekilde yapılmış bilmiyorum ama yazar erkek tarafına ön yargı ile yaklaşılsın istiyor ama gayet de düşünceli iyi tipler, kadınları ise iyi gösterip kötü kararlar verdirtiyor. Diyaloglar diğer kitaplara göre daha iyi kalmış, cinsellik de yine karşılaştırırsak daha masum ama o uyumu hissettiriyor. Final yüzünden puanı çok düşük tutmak istemedim ama bunun da sıkıntıları var maalesef. Serinin diğer kitaplarını sevenler bunu kesin severler ama devam edip etmemekte kararsız kalanlar için yazarın dilinde o kadar da bir gelişim söz konusu değil.
Harika Çapkın
Harika ÇapkınChristina Lauren · Pegasus Yayınları · 2015545 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.