Michel Foucault, iktidar olgusunun bireyler üzerindeki güç ilişkisini orta çağdan itibaren modern çağa kadar nasıl değiştiğini incelemiş.
Orta çağda, toplum suçluya yapılan fiziksel azabı veya ölüm cezasını tören şeklinde meydanlarda seyrederdi. Bu törenin amacı kralın güç gösterisidir . Kral yasadır. Egemenin gücü sergileniyordu. Fakat
Sistem, otuzlu yaşlarına geldiğinde çoktan askerliğini yapmış, iş güç sahibi olmuş, çalışan, evli, çocuk sahibi, gündüzleri işe giden, akşamları yemekten sonra televizyonun karşısında uyuklayan, hafta sonu kendince eğlenen, alışveriş yapan, futbol konuşan, dört ya da beş yılda bir oy kullanarak demokrasi oyununa katılan erkekler ve bu ideolojinin fiili ve düşünsel destekçisi kadınlar sayesinde ayakta kalır. Ailede, kreşte, okulda öğretilen budur. Eksik kalan bilgiler de kışlada ki aptallaştırıcı tekrar ve emir-komuta düzeniyle tamamlanınca insan artık işyerine teslim edilebilir hale gelmiş olur. Aksaklık varsa devreye girecek kurumlar bellidir: Klinik, tımarhane, hapishane...
Öyle bir zamanına denk geldik ki çağın, insan dünyayı plastiklestirip adına medeniyet diyor. Hayat, yaşanılan bir gerçeklik değil de ömür "tüketilen" bir alan olmaktan ibaret oluyor... Ve kendi eliyle kendi için inşa ettiği bu cehenneme katlanmak için de suni mutluluklardan bir hapishane oluşturuyor.
youtu.be/GF5SlU9YA70
Dava eserinde Kafka, bize 'Korku Çağı' diye adlandırılan, karanlık bir zamanı anlatır. İnsanlar artık kendi iradeleriyle değil, bu korku ile yaşarlar. Bu çağa korku egemen olmuştur. Bu zamanda her şey korku ile yönetilmekte, baskı hemen her yerdedir. Dava kitabı aslında sisteme yapılan en iyi eleştiridir. Hukuk sistemine olan eleştiri… Josef K’yı
Aptallaştırılmış, etikten, değerden yoksun, paradan ve sopadan başka tapacak şeyi kalmamış, ırkçı, milliyetçi bir güruh, hapishaneye herkes kadar yakın ve uzak dururken, kitaba ve düşünceye muhtemelen hep uzak kalacaktır.
Suç ve ceza kavramlarını zevahiri kurtaracak şekilde ele alan ve çözümleyen bu hukuk, gerçeğin,hakikatin dili karşısında yapay ve yapmacık kalmaktan, statükoyu sürdürmekten başka bir işe yaramaz. Hakikati ve adaleti arayanlar ise başka bir dilin peşinde koşarlar: Sesleri az çıkanların, bağırmayanların, işitilmeyenlerin, konuşurken kızaranların, kekeleyenlerin, cümlelerin başını sonunu kaçıranların, uzun uzun susanların, anlattıklarından çok anlatacakları olanların, biçim ve usul tutturamayanların dili, tutanaklara geçirilemeyenler, gürültü patırtı arasında duyulmayanlar, es geçilenler, görülmeyenler, görünmeyenler, susanlar, kaçanlar, hayata Tutunamayanlar, hayata asılamayanlar, başaramayanlar, ellerinden fazlası gelmeyenler, rahatsız etmekten çekinenler...
ABD’de hapse atma kâr getirmektedir, özelleştirilmiş hapishanelerin borsada hisseleri vardır ve kapatılan insan sayısına bağlı olarak bu hisseler değer kazanmaktadır. Hapishane “gelecek vaat eden” önemli bir sektör konumundadır.