Çağ çağı siler, zaman zamanı söndürür. Ama burada çağların silemeyeceği, zamanların söndüremeyeceği bir güzellik var. Burası harabe değil, cennet yıkıntısı...
İnsan harabe ve mezar görmekten niçin hüzün duyar?
Şehirlerin istikballerini gördüğü için değil mi? Ömrün sonu, cihanın nasibi bundan başka bir şey mi?
Hep harap olmak için yaşamıyor muyuz?
"Yaşamın döngüsü değişirdi bir anda. Siz ne yaparsanız yapın, sele kapılan sandal misali alabora ola ola sürüklenirdiniz. Ama aynı sel, birçok çer çöpü silip atardı ömrünüzden, fark edemezdiniz."
Gün gelecek, birkaç yüzyıl sonra burada karışık bir orman olacak. Bütün binalardan boşalmış, kırmızı tuğladan bir iskelet, ormanda bir harabe, sanki bir resim gibi bir tek kilise kalmış olacak. Harika!