Amerika'da 1920-1933 yılları arasında uygulanan içki yasağı kaçak kullanımların büyümesiyle, on üç yıl sonra kaldırıldı. Çünkü gönüllere hitap eden bir mesajla ahlakileşmeyen hukuki yasaklar sadece kaçak kullanımları artırır. Yukarıda aktardığımız gibi bir fikir yoksa ve ruhları kendisine bağlayamıyorsa, yasaklar hiçbir zaman yeterli olmaz. Hukuki normlar, sadece yakalanılacağınızı düşündüğünüz duruma hitap eden soğuk bir yasaklar ve emirler zincirinden ibaret kalır. Oysa İslam'ın, Hicret'ten sonra yaklaşık 4. yılda içkiyi haram kıldığı düşünülürse içki yasağı Muhammed (s.a.v.) tarafından hepi topu 6-7 yıl uygulamıştır. Onun 6-7 yıllık uygulaması 1400 yılı etkilemiştir. ABD'nin 13 yıllık uygulaması neden aynı etkiyi oluşturmamıştır?
Sayfa 304
..O(sav),kendilerine iyi ve güzel olanı emreder, onlara kötü ve çirkin olanı yasaklar, onlara temiz hoş şeyleri helal kılar, murdar olanları da onlara haram kılar , sırtlarından ağır yüklerini, üzerindeki bağları,zincirleri kaldırır atar.. A'raf 157
Nisâ Sûresi / 48.Ayet 48. Şüphesiz ki Allah, (sıfatlarında, İlâhlık ve Rabliğinde) kendisine ortak koşulmasını (tevbe etmeden) asla bağışlamaz, bundan başkasını da dilediği kimselerden bağışlar. Kim de (Allah’tan başkalarına bağlanıp onun dine aykırı buyruklarına itaatle) Allah’a ortak koşarsa çok büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur. Şirk; yani Allah’a ortak koşmak, bir olan Allah’ın zât ve sıfatlarına imanda, O’na ibadet ve itaatte, O’nun mutlak hâkimiyetinde, otorite ve gücünde, haram ve helalleri (dini ilgilendiren konulardaki serbestlik ve yasaklar) tayin etmede ve kurtarıcılığına sığınmada başka varlıkları O’na denk tutmak veya Allah’ın rızasını değil de başkalarının hoşnutluğunu kazanmaya çalışmaktır. Fitnenin ve bütün zulümlerin başı şirktir. “Lâ ilâhe illallâh” lafzı ile İslâm, şirkin tümüyle savaşır. Şirk oldukça İslâm’dan ve tevhidden söz edilemez. Çünkü şirk en büyük günah ve en büyük zulümdür. Bütün güzel amelleri boşa çıkarır.3
İslâm, insanı malı üreterek artırmaya, mülkiyet hakkı vererek daha çok çalışmaya, sadaka ve zekatla paylaşmaya çağırır. Bu yüzden paradan para kazanma yolu olan faizi kesin bir şekilde yasaklar. Onu en büyük günahlar arasında zikreder. 207 Çünkü faiz üretimi durdurur, istihdama mani olur. Parayı belli ellerde toplayarak toplumsal köleliğe yol açar. İsrafın haram, tasarrufun esas olması, zenginin tüketimine kısmî bir sınırlama getirmek, sadaka ve zekat da fakir lehine dünya nimetlerini dengelemektir.
Şirki en büyük zulüm olarak takdim eden Yüce Allah, “Ben zulmü kendime ve kullarıma haram kıldım. O hâlde siz de birbirinize zulmetmeyin.” buyurur (M6575 Müslim, Birr, 55.) ve insanların birbirleriyle olan ilişkilerinde zulmün her türlüsünü yasaklar.
Sayfa 616Kitabı okudu
~•~ Profesör diretti: — Meselâ dört kadın, meselâ kadını çuval içine sokmak, meselâ her yeni şeye «bid'at» damgasını basmak, meselâ o haram, bu haram, şu haram... — Şeriatte emirler ve yasaklar, Kitaptan ve Sünnet'ten gelen en keskin çizgilerle elmas bir menşur içinde pırıl pırıl gösterilmiştir. Onu, şeriatte olmayan hükümlerle içinden karartanlar ise dışından parçalamaya kalkışanlar derecesinde ve belki daha fazla suçludur. «Ham yobaz ve kaba softa» yi işte böyle çerçevelemek lâzımdır. ~•~
CUMUA HUTBESİNİN SONUNDA YAPILAN UYARI
Nahl Sûresi / 90.Ayet " Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği ve yakınlığı olana (özellikle akrabaya muhtaç oldukları şeyleri) vermeyi emreder; ahlâksızlığı/hayasızlığı, fenâlığı, zulmü/azgınlığı yasaklar. İyice anlayıp tutasınız diye size (böylece) öğüt verir." (İbni Mes’ûd (ra.); “Kur’an âyetleri içinde, hayrı da şerri de en toplu
Zira nasihat, keyfi arzularına uyup zevkine düşkün olanların tadını kaçırır. Haram ve yasaklar, insanın gönlüne hoş gelir. Özellikle dünyevi makam ve çıkar temin etmek, saygınlık kazanmak amacıyla ilim öğrenen kimseler üzerinde nasihatin hiçbir etkisi olmaz. Böylesi kimseler ilmi, sırf bir araç kabul ederler ve tek başına onları kurtuluşa erdireceğini düşünürler. Bilgiyi harekete dönüştürmek gibi bir kaygı taşımazlar.
Sayfa 20 - Çelik yayıneviKitabı okudu
İslâm sisteminde hakimiyet; kanun koyma yetkisi yalnız ve yalnız tek bir merciye aittir. O merci ise Allah'tır. Bu artışmasız bir gerçektir. islâm devletinde haramlar (yasaklar) ve helaller (serbestler), Rasûlullah sallallahu aleyhye sellem'e Allah katndan gelen Kur'an ve sünnete göre belirlenir. Allah'ın haram kıldığı bir şeyi bütün insanlar helal (serbest) kabul etse bile Müslümanlara düşen Allah'ın hükmünü kabul etmek, bunun dışındakileri ise reddetmektir Çünkü Müslüman bilir ki; bu mesele ibadet meselesidir ve kişi kimin hükmünü kabul edip itaat ederse ona ibadet etmiş olur. Müslüman, ancak her türlü meselede yalnız Allah'ın hükümlerini kabul edip itaat ettiğinde yalnız Allah'a ibadet etmiș olacağını bilir. Allah bu konuda kendisine hiç bir ortak kabul etmez. Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır: Bilin ki (bütün yaratılanlar hakkında) mutlak hüküm verme yetkisi, sadece Allah'a aittir. (başkasına ait değildir) Çünkü O kendisinden başkasıa değil yalnız O'na ibadet etmenizi emretmiştir. (Yusuf:40) "Allah hüküm koymada kendisine ortak kabul etmez." (el-Kehf:26)
İslam'ın spor ve eğlenceyi aslen mübah görmesi ne kadar tabii ise, zinaya yol açan, cinsel tahriki artıran, kadını asli ve meşru konumundan ve örtüsünden çıkararak kadınığımı ilgi odağı haline getiren, kumara, lüks ve israfa, başkalarının haklarının zayi olmasına sebep olan spor ve eğlence çeşitlerini ve tarzlarını caiz görmemesi de o kadar tabiidir. Çünkü İslam'da haram kadar haramın işlenmesine, dinin ilke ve hükümlerinin ihlaline götüren yollar da yasaklanmıştır. Öte yandan Islam, yasakladığı her filin yerini tutarak meşru bir alternatif sunmuş, insanlığı yasaklar arasında sıkıştırıp çaresiz bırakmamıştır. İslam'da helal ve meşru oluşun asıl kabul edilip, ancak gerek görüldüğünde yasaldama yönüne gidilmesi de bul anlayışın sonucudur.
İslâm sisteminde hakimiyet; kanun koyma yetkisi yalnız ve yalnız tek bir merciye aittir. O merci ise Allah'tır. Bu tartışmasız bir gerçektir. İslâm devletinde haramlar (yasaklar) ve helaller (serbestler), Rasûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) 'e Allah katından gelen Kur'an ve sünnete göre belirlenir. Allah'ın haram kıldığı bir şeyi bütün insanlar helal (serbest) kabul etse bile Müslümanlara düşen Allah'ın hükmünü kabul etmek, bunun dışındakileri ise reddetmektir. Çünkü Müslüman bilir ki; bu mesele ibadet meselesidir ve kişi kimin hükmünü kabul edip itaat ederse ona ibadet etmiş olur. Müslüman, ancak her türlü meselede yalnız Allah'ın hükümlerini kabul edip itaat ettiğinde yalnız Allah'a ibadet etmiş olacağını bilir. Allah bu konuda kendisine hiçbir ortak kabul etmez. Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır: Hüküm vermek yalnızca Allah'a aittir. O, kendisinden başkasına değil yalnız ona ibadet edilmesini emretti." (Yusuf:40) "Allah hüküm vermede kendisine ortak kabul etmez." (Kehf:26)
Şii kollarından asıl devletleşebilen ciddi örnek, (Hicri 473) Hasan Sabbah isimli bir mecnunun bayrağını açtığı doğrudan doğruya İsmailiye, bir ismiyle de Bâtınıye şubesidir. «Cevizin içiyle kabuğu gibi Kur'an'ın bir bâtını (içi), bir de zâhiri (dışı) vardır. İş bâtındadır ve zâhirdeki emirler ve yasaklar vardır. Bâtına bağlananlar murada zahmetsiz ve eziyetsiz erer. Haram diye bir şey yoktur ve her şey helaldir. Şeriat sahibi Peygamberler yedidir; bunlar Adem, Nuh, İbrahim, Musa, İsa, (M..) ile altıya ermiştir, yedincisi ise Mehdi'dir ve gelecektir. Allah ne vardır ne yoktur, ne alim ve ne cahildir, ne kudretli ve ne âcizdir!» Ve tespitinin bile kaleme giran geleceği daha neler!..
Sayfa 76 - Batınilik görüşleridir.Kitabı okudu
İslâm’a Göre Sanatın Amacı ve Değeri
İslâm’a Göre Sanatın Amacı ve Değeri Kur’ân, belli bir sanat şekli takdim etmez. Bütün sosyal konularda olduğu gibi o, işi maksada ve amaçlanan hedeflere bağlar. Sanat, şirke ve putculuğa şiar edilir, küfrün sebebi haline getirilirse, onu yasaklar, haram kılar ve yıkılmasını emreder. Hz. İsa’nın çamurdan kuş heykeli yapmasında olduğu gibi, sanat; Allah’ın kudretinin ve nimetlerinin gözler önüne serilmesine sebep oluyorsa mubah kılar. Sanat insanî bir fiildir; güzellik ise ilahîdir. Sanat, insanla yücelir ve gelişir; güzellik ise Rahman’dan feyizlenir. İnsan, ilahî nurları celbetmek için insanî mertebelerdeki yükselme derecesine göre ilahî güzellikleri hisseder. Onun için güzellik ruhun ve vicdanın kavradığı manevî bir lezzettir. Bu anlamda Kur’ân’a göre sanat, hislerle gerçekleşenin ötesine yönelmek, maddî gerçeklerle manevî güzellikler arasında irtibat kurmaktır. Kur’ân’ın sanattaki genel amacı böyle onlunca, onun sanata zıt olması düşünülemez. O, sanatın düşüşüne, amacından saptırılmasına ve küfre âlet edilmesine karşıdır. Tarihin belli dönemlerinde sanatın bu duruma düşürülmesi bir sapmadır. İşte Kur’ân, eşyada esas olan İbahaya (mubahlığa) değil; bozuk cüzziyatın, aslı, esas olanı kapatmasına karşıdır.
Nüzul sırasına göre Kuran'daki emir ve yasaklar
1) Kur’an okuyun! (Alak, 1) 2) Kulluk görevlerinizi yerine getirmenizi engelleyenlere itaat etmeyin! (Alak, 19) 3) Secde edin! (Alak, 19) 4) İnkârcılara itaat etmeyin! (Kalem, 8-15) 5) Sabırlı olun! (Kalem, 48) 6) Geceleri değerlendirin! (Müzzemmil, 2-4) 7) Allah'ın adını anın ve tüm benliğinizle O'na yönelin! (Müzzemmil, Yalnız
Resim