Cüveynî’den dinlediğimiz bir hikâye,:
Hasan Sabbah, barışın tesisine dönük olarak elçiler yollamış fakat önerileri kabul olunmamıştır. Bunun üzerine Hasan, türlü hile ve desiseyle, sultanın saray erkânından belli şahsiyetlere rüşvet vererek, kendisini sultanın huzurunda savunmaları için yanına çekmiş; yüklü miktarda para ve bir hançer göndermiş olduğu, sultanın harem ağalarından biri, sultanın sızıp kaldığı bir sırada usulca sokulup hançeri yatağının başucunda yere saplamıştır. Ayılıp da hançeri gördüğü vakit sultan tehlikeyi sezinlemişse de, kimden şüpheleneceğini bilemediğinden hadisenin gizli tutulmasını emretmiştir. Hasan Sabbah, hemen ardından yolladığı bir haberciyle şu mesajı göndermiştir: “Ben istemez miydim, o hançer taş zemine değil de sultanın yumuşacık göğsüne saplansın.” Paniğe kapılan sultan, o andan itibaren İsmailîlerle arayı iyi tutmaya özen göstermiştir. Uzun lâfın kısası, bu komploya kanan Sultan Sencer İsmailîlere saldırmaya ürkmüş, bunu fırsat bilen İsmailîler de davalarında aşama kaydetmişlerdir. Bununla da yetinmeyen sultan, Kum civarındaki topraklardan aldığı vergilerden İsmailîlere üç bin dinarlık bir pay ayırmış ve bugün de hâlâ süren bir âdet olarak, Girdkûh’tan geçen seyyahlardan cüz’î bir geçiş ücreti almalarına da göz yummuştur. İsmailî kütüphanelerinde bizzat rastlamış olduğum, İsmailîlerin gururlarını okşayıcı, Sultan Sencer imzalı fermanlar, Sultan’ın İsmailîlerin eylemlerine göz yuman ve kendileriyle iyi geçinmeye özen gösteren davranışlarının ne raddeye varmış olduğunu pekalâ gözler önüne sermektedir. Diyeceğim o ki, İsmailîler, Sencer dönemini huzur ve esenlik içinde geçirmişlerdir.