Orta Çağ'da kilisenin gücü ve Avrupa siyaseti güzel anlatılmış. Sadece Orta Çağı değil, Hristiyanlığın çıkışından çağın sonuna kadar olan kısmı inceliyor. Yazarın dili çok sade ve anlaşılır. Kronolojik sırayla yazılmış, yazılanları anlamakta hiç zorlanmadım. Tarih kitabı için bu önemli, özellikle konuya çok hakim değilseniz. Kitapta şöyle bir cümle var ki, harika bir tespit olmuş; "Kilise, tevazu ve çile üzerine bir imparatorluk tesis etmiştir. Tezat biçimde güçsüzken, acıya direnmiş ve güçlü gözükmeye çalışmıştır." Ben çok keyif alarak okudum, tavsiye ederim.
Cevabı bulmak için dışarıya değil, kendi içine bakması gerektiğini anlaması onu terapiye getirdi. Duyguları öğrenmek , duyguları olduğunu kabul etmek ve hayattaki anlamı,zenginliği ve özü deneyimlemek için bu duyguları yaşamasına izin vermek zorundaydı.Ancak o zaman özü , anlamı ve zenginliği olan bir ilişki kurabilirdi.
Hayatın yakıtı duygudur. Çocuklukta tamamlanmadıysak, yetişkin olarak kendimizi tamamlamak zorundayız yoksa kendimizi bir boşluk hissiyle dolmuş hâlde buluruz.
Özetlemek gerekirse çocuk kendini içsel özgürlügünü, kendiliğindenliğini, emniyet hissini, özgüvenini, kisacasi ruhsal varlığını tehdit eden bir durumda bulur .Yalnızlaştırılmış ve çaresiz hisseder, sonuç olarak da kendini diğerleriyle bağlantılandırmaya yönelik ilk teşebbüsleri salt kendi gerçek hisleriyle değil, stratejik gerekliliklerden dolayı olur. Basit bir biçimde sevmek veya sevmemek, güvenmek veya güvenmemek, isteklerini dışavurmak veya diğerlerinin isteklerine karşı çıkmaktan acizdir, otomatik bir biçimde insanlarla başederek kendisine en az zarar gelecek biçimde onlari kendi çıkarları için kullanmaya dayalı yollar geliştirir. Bu sekilde evrilen temel nitelikler ise bireyin kendine ve digerlerine yabancilasmasi, çaresizlik hissi, insan ilişkilerinde her zaman hissedilen endişe ve genel bir tedbirlilikten kesin bir nefrete yayilan bir yelpazedeki düşmanlık dolu gerilim olarak özetlenebilir.
Anlamlı bir yalnızlığa duyulan özlem
kesinlikle nevrotik değildir; aksine çoğu nevrotik kendi içsel derinliğinden geri çekilmiştir ve kişinin yapıcı bir biçimde yalnız kalamaması nevrozun işaretlerinden biridir.