NOT: Bu yazı spoiler içermektedir.
Öncelikle kitabın şöyle bir özetinden bahsedecek olursak:
Bir kız düşünün daha mini minicik iken annesini kaybetmiş, babasından uzakta; Fransız Mekteplerinde büyümüş arada bir gittiği teyzelerinin yanında gördüğü sevgiyle şımarmış, hareketli kıpır kıpır Çalıkuşu.. Aslında adı Feride ama o kadar neşeli ve hareketli bir çocuk ki herkeste adı Çalıkuşu olarak kalır. Zamanla bu Çalıkuşu büyür ve Kamaran ile nişanlanır. Sonrasında kalbi ve gururu kırılır ve bu Çalıkuşu evinden ailesinden uçup gider. Kitap Çalıkuşu’nun günlüğü şeklinde ilerliyor ve belki de en güzel en dokunaklı yerleri Çalıkuşu’nun Anadolu’da muallimelik yaptığı zamanlar. Kitap bu şekilde devam ediyor ve sonu çok güzel çok naif bitiyor.
Şimdi birazda kendi düşüncelerimden bahsedeyim:
Öncelikle kitabın okuyucuyu içine çeken harika bir havası var, kitabı okurken baştan sona film izlermiş gibi hissettim. Çalıkuşu’nun evden ayrılıp muallime olduğu zamana kadar okurken dehşet bir keyif ve mutluluk duydum. Sonrasında ise Feride’nin - nam-ı değer Çalıkuşu, Gülbeşeker, İpekböceği – yaşadıklarını sanki ben yaşıyormuşum, olanlar sanki benim başıma gelmiş gibi hissettim. Yeri geldi üzüldüm, yeri geldi coşkulu hislerle doldum fakat kitabın her yerinde muazzam bir naiflik hissettiğim kuşkusuz bir gerçek. Kitabı okurken hemen bitsin diye çok uğraştım ama bittiğinde o kadar üzüldüm ve boşluğa düştüm ki anlatamam.
!!! Merak edenler, okumayanlar ya da kararsız olanlar için kesinlikle bir dakika bile beklemeyin kitabı edinip hemen okuyun.