Kitabı çok daha önce okuduğumu fark ettim. Burada da okuduklarımı ekledim. Bu sene okuduğum bir kitap değil onu belirtmek istiyorum öncelikle. Sophie kinsella'nın tüm kitaplarını seviyorum. Dilini çok beğendiğim için özellikle betimlemeleri çok canlı, benzetmeler ise çok güldürücü olduğu için kitapları okumak benim için bir okuma şölenine dönüşüyor ve neredeyse tüm kitaplarını okudum diyebilirim. Alışverişkolik serisinden tutunda bireysel yazdığı kitapları harika ötesi. Çocuk kitabını bile okumayı düşünüyorum. Şunu da belirtmeyi unutmayayim çok samimi bir dili olduğu için yazarın kitapları hemen anında bitiveriyor elimde. Zaten elimde 2 günden daha uzun kalan Sophie Kinsella kitabı yoktur. Baş kahramanın kadın olması başına gelen şeylerin komik olması ama aynı zamanda ufaktan bir trajikomik dramatik bir hava yaratması her zaman hoşuma gitmiştir Amerikan edebiyatında da zaten onun kitaplarına chiklet yani çıtırlık çerezlik kitaplar da deniliyor biliyorsunuzdur. Sır tutabilir misin de bu kategoriye giriyor baş kahramanımız uçak yolculuklarından çok korkuyor bindiği uçakta hafif bir rotar sebebiyle kız hemen en kötü senaryoya sarılıyor ve öleceğini sanıyor ve yanında oturan adama kendisi ile ilgili bütün sırlarını açıklıyor şunu da belirtmek istiyorum ki kızın günün evvelki zamanı kötü geçtiği için hostes ona acımış ve onu Business class da bir boş bir yere oturtmuştu. Tabi tum sırlarıni anlattığı yanında oturan kişi de yakışıklı mı yakışıklı patronu çıkıyor. Daha fazla. Spoiler vermek istemiyorum. İyi okumalar dilerim.
168 syf.
9/10 puan verdi
En iyi itiraf ayna karşısında sahnelenir.
Hala kişisel gelişim kitapları okuyor musunuz?
Bir kitabın insanı değiştireceğine inanıyor musunuz?
Şimdi ilk sorunun cevabı muhtemelen evet, ikinci sorunun cevabı da açık yüreklilikle hatta içten gelen koca bir evet.
Niye okuyorsunuz? Bu tür kitaplar insanı nasıl değiştirebilir ya da ne sunabilir. Hiçbir şey! 'Yahu kardeşim zaten okuma
#okudumbitti️ #kitapyorum
#yaşamkoçum ️ 191 Sayfa
.
"Koça gelen insanlar da hoca gibi çoğu zaman ihtiyacı olanı bulabilecekleri yere bakmazlar. Koçun yaptığı ise doğru yere bakmasını sağlamaktır. Doğru yere baktırırken de kişiye bir fener tutar. Bu fenerin ışığı bazen bir nesnedir, bazen cesarettir, bazen
Hiçbir şey gerçek değil, her şey mübah.
Evet hiçbir şeyin gerçek olmadığına inanan ve her şeyi mubah kılan bir insan sizce neler yapabilir? Zalimliğinin de gözü karalığının da bir sınırı yoktur elbet. Bu zalimlik oğlunun idamını onaylıyacak kadar da ileri gidebilir. Minik bir spoiler verdikten sonra devam edebiliriz:)
Alamut kalesiyle ve Hasan Sabbah’ın fedaileri ile ilgili bir çoğumuz bir şeyler okumuş ya da duymuşuzdur. Benimde en son Semerkant’ı okurken bu konuya olan ilgim giderek artmıştı ve bu kitapla karşılaştım.
Çok fazla övgüye nail olan ve zaman zaman buradaki okurların bana ısrarla tavsiye ettiği bu kitap bende biraz hayal kırıklığı yarattı. Sakın yanlış anlaşılmasın kitap kötü demiyorum aksine daha ilk sayfalardan sizi içine alıyor ve su gibi akıp gidiyor. Hayal kırıklığımın tek sebebi bu kadar harika bir kurgunun bazı bölümlerinin gereksiz yere uzun olup, en can alıcı (benim için tabiki) İbni Tahir’le ile ilgili olan bölümün bu kadar kısa ve basit tutulması. Belki de beklentimi çok yüksek tuttuğum için böyle hissettim.
Neyse sonuç olarak gerçekten harika vakit geçirmek istiyorsanız, kitabı okumak değil izlemek istiyorsanız ve tabiki derin düşüncelere dalıp günümüzde bunlara aslında şahit olduğumuzun farkına varıp vayy be! demek istiyorsanız bu roman tam size göre. Keyifli okumalar...
#okudumbitti️ #kitapyorum
#salome ️ 104 Sayfa
.
YA ÖZGÜRLÜK?
"Nasıl siyah ile beyazı karıştırdığımızda griden başka renk edilmezse ve bu iki renk birlikte asla kendileri olamazsa, işte aynı biçimde mutluluk ve özgürlük de asla beraberken kendileri olarak var olamazlar."
.
Herkese Merhaba
.
Yazarın okuduğum ilk kitabı "Vedaya Zaman Yok" oldu. Elimden bırakamamış, gece başladığım kitabı sabah kalkar kalkmaz bitirmiştim. Diğer bir kitabı Psikoz daha çok beğenilse de benim için efsane olan Vedaya Zaman Yok olmuştur.
Issız Ev'e dönersek eğer, tam olarak sevdiğim tarzda bir kitaptı benim için. Psikolojik gerilimden çok, polisiye gerilim diyebiliriz kitap için.
Konuya gelirsek, Derek komşuları tatile gideceği için mutludur. 1 hafta boyunca kız arkadaşı ile o evi kullanacaktır. Tabi komşularının bu durumdan haberi yoktur. Bunun hayalini kurarken beklenmedik bir şey olur ve tatile diye çıkan komşuları eve geri dönerler. Derek tam buradan nasıl çıkacağını düşünürken kapı çalar ve siyah sesi duyulur. Biri en yakın arkadaşını, en yakın arkadaşının annesini ve babasını öldürmüştür.
Başarılı bir avukatın bu şekilde öldürülmesi kasabanın gündemine bomba gibi düşer. Neden infaz edildiklerine kimsenin verecek bir cevabı yoktur. Derek'in babası Jim'in ise aklini kurcalayan cok önemli bir soru vardır. Ya katil yanlış evi seçtiyse?
Polisiye çok okuduğumdan mıdır bilmem aslında bir yerde tahmin etmiştim katili, sonra yazarımız beni başka bir olaya çekti ve düşüncelerim dağıldı.
Barclay'nin kalemini seviyorum. Konuları birbirine harika bir şekilde bağlıyor.
