“Bence onların bunu görmesine izin...”
Atticus, “Burası onların ülkesi kardeşim,” diyerek Alexandra halanın
sözünü kesti. “Bu ülkeyi bu hale biz getirdik. Böyle şeylerle başa çıkmayı
öğrensinler.
Ama bu ülkede öyle bir yer vardır ki, orada bir dilenci Rockefeller, bir
aptal Einstein, bir cahil herhangi bir kolej müdürüyle eşittir. Aynı haklara
sahiptir. Baylar, bu yer bir mahkemedir. Bu Birleşik Devletler Yüksek
Mahkemesi olabildiği gibi herhangi bir eyaletin küçük mahkeme salonu da
olabilir. Başka birçok kurum gibi bizimkinin de bazı eksiklikleri elbette
vardır. Ama bu ülkede, mahkemelerimiz eşitçidirler ve mahkemelerimiz için
de bütün insanlar eşit yaratılmışlardır.
“Ağlamak mı Bay Raymond, neye?” diye sordu Dill. Erkek olduğunu
kavramaya başlamıştı sanırım.
“İnsanların birbirlerine verdikleri acıya... Kimilerinin hiç düşünmeden
neden oldukları felaketlere. Beyazların siyahlara yaşattığı cehennem
hayatına... Onların da birer insan olduklarını akıllarına bile
getirmeyişlerine...”
Aramızda kalsın Bayan Finch, ben
içkiye düşkün değilim. Ama hiçbir zaman yaşadığım hayatı, yaşamak
istediğim hayat olduğu için yaşadığımı anlayamayacaklar.”
Tanığa vereceği cevabı bilmediğin bir
soruyu hiçbir zaman sorma, adeta annemin karnında öğrendiğim bir kuraldı.
Cevabının ne olacağını bilmediğin bir soruyu sorduğunda istemediğin bir
cevap alacak, böylece dava berbat olacak, karışacaktı.