Laz Mıyız, Çepni Mi?
Bu yazıda, bir değil birkaç yanlışı düzeltmeye çalışacağım. Üniversitedeyken Antalyalı bir sınıf arkadaşım vardı. Bana Samsun’a ilk defa gelip otogarda indiğinde kendisini karşılayan insanların ‘ula uşağum hoş celdin da!’ demesini beklediğini söylemişti. Ona göre Samsun, Laz’dı ve insanlar Karadeniz şivesiyle konuşuyordu.
Harşit yöresi kültürel açıdan bilhassa eski Türk örf ve adetlerinin, efsane ve söylencelerinin yaşatılması bakımından önde gelen yerlerden biri olarak bilinmektedir. Yörede kullanılan takvimdeki 12 ay adı ortak kullanımda zamanla şekillenmiş kelimelerden oluşmaktadır:
Ocak - Zemheri Ayı
Şubat - Gücük Ayı
Mart - Mart Ayı
Nisan - Abrul Ayı
Mayıs - Mayıs Ayı
Haziran - Kiraz Ayı
Temmuz - Orak Ayı
Ağustos - Ağustos Ayı
Eylül - İsavrit Ayı
Ekim - Darı Ayı
Kasım - Koç Ayı
Aralık - Karakış Ayı
Çok uzun süredir internetten kitap siparişi vermiyordum. Bu duruma son verdim ve beş adet kitap ile bir adet led okuma gözlüğü gün içinde kargo ile geldi :)
Ve ben uzun süredir unuttuğum o duyguyu tekrar hatırladım, kargodan çıkan kitapların verdiği mutluluk.
Yörede eski Türk inançlarından ve yaşantısından kaynaklanan birçok adet ve alışkanlık bulunmaktadır. İslâm öncesi Türk kültüründen ve Göktanrı / Şamanlık gibi eski Türk dinlerinden kaynaklanan bu alışkanlıklar halkın daha çok doğum öncesi inançları, çocuklarının kız ya da erkek olmaları, uzun yaşama ve iyi bir mesleğe sahip olma istekleri gibi konularda kendini belli etmektedir. Doğadaki varlıkları ruhu olan canlılar gibi kabul etmek ve kutsallığına inanılan toprak, su, ağaç gibi varlıklardan yardım ummak İslâmiyet sonrasındaki velilerden / evliyadan yardım dilemekle benzer görülmektedir
1774’teki Osmanlı - Rus Harbi esnasında Trabzon, Rize, Of, Sürmene, Pulathâne (Akçaabat), Vakfıkebir, Görele, Tirebolu, Keşap, Giresun kadılarına gönderilen oldukça sert olan buyrultuda açık açık;
“Bugüne kadar sefere çağrıldınız, gelmediniz. Yerinizde de rahat durmadınız, aranızda kavga çıkararak vakit geçirdiniz. Şimdiye kadarki kusurlarınız bağışlanmıştır. Gücü yetenlerden asker istiyorum, tez elden gemilere binip gelin. Buna uymazsanız sizi de Moskof keferesi gibi kılıçtan geçiririm” denmektedir .
1277 yılında Memlûklu Sultanı Baybars’ın Anadolu’ya gelip de Moğolları bozguna uğratmasını fırsat bilen Trabzon Rum İmparatoru, otorite boşluğunu değerlendirerek ticarî açıdan çok önemli olan Sinop’a donanmayla saldırmışsa da onları denizde karşılayan Çepni Türkleri (Türkân- Çepni) tarafından yenilerek geri püskürtülmüştür.
Çepnilerin Trabzon Rum Donanmasını mağlup etmeleri onların hem teşkilatlı hem de çok kalabalık bir kütle halinde Sinop’ta yaşadıklarını ve ayrıca denizde savaşacak derecede mahir denizciler olduklarını ortaya çıkarmaktadır.
Zaten Orta ve Doğu Karadeniz bölgelerinde görülen Çepni boyu iki koldan Karadeniz sahillerine inmişlerdi. Bunlardan ilki, Karadeniz dağlarında yaylacılık yapan ve Harşit Deresi gibi vadilerden sahile inenler; ikincisi ise 1277 Sinop baskınını bertaraf eden ve Samsun’dan sahil şeridini takip ederek doğuya doğru ilerleyen Çepnilerdir.