"Bonsai" konusunda da sizleri aydınlatmış olduk:)
Ülke küçük, bahçe küçük, ama nüfus büyük, ağaç yetiştirme hevesi büyük. Hal böyle olunca, en pratik çare olarak ağacı küçültme seçeneği tercih edilmiş. (...) Yani bonsai küçük de olsa ciddi bir ağaçtır ve ağaç muamelesi görmek ister. Onu Afrika menekşelerinizle birlikte salona, kaloriferin dibine, pencerenin önüne falan koyarsanız çok bozulur, gururuna yediremez. Kendisi harbiden ağaç olduğu için dışarıdaki vahşi doğa koşullarına rahatlıkla uyar ve kendisini dış ortamda (balkon, teras, vb.) beslemek en doğru tercihtir.
Batılı öğrenci için klasik Arapça okumayı öğrenmek hatırı sayılır bir maceradır. Arapça kelime hazinesinin, hem erken hem de geç devirlerinde, zaten çok sayıdaki anlamsal (semantic) cilveleri baş döndürücüdür, düşünceleri dillendirmenin alışıldık olmayan yöntemleri de bundan aşağı kalmaz; ta ki bunların ilişkilerini belirleyen içsel mekanizmaları sıkıca kavrayabilene dek. Üstelik bunların tümünü büyük bir sanatsal yelpazeye sahip bükümlü bir yazı olan, fakat dikkatsiz kişi için tuzaklarla dolu Arap yazısı halinde çözmek zorunda olmasıda cabasıdır. (ihmalkar ya da dikkatsiz katip ve matbaacılardan kaynaklanan metin hatalarından bahse gerek bile yoktur). Anlamı belirlemek için sözcüklerin sessiz harf yapısı ve genel sözdizimsel düzeni yeterli görüldügünden, yazımda seslilerin kullanılması gereksiz bulunmuştur. Böylece, ifade edildiği üzere, Arapça bir metin, anlamın sadece yüzde yetmiş beşini içerir ve geriye kalan yüzde yirmi beş ise okuyucu tarafından çıkarılmak zorundadır,
Sayfa 24 - doğu batı
Reklam
Öylesine keyifliydim ki, herkesle baş edebilirdim. Sonra birden keyfim kaçtı. Kaçmadı da... anlamsızlaştı. O yakında olmadıktan sonra; ne kadar güzel, ne kadar çeki­ci, ne kadar esprili olduğumu, herkesin benimle konuşmak için nasıl can attığını görmedikten sonra, ne anlamı olabilirdi ki Bahçe Bar'da ulaştığım küçük zaferin?
BU ŞİİR " BENİM İÇIN " DİYENLERİN OLSUN
Düz yerde şaşırdım doğru yolumu Ne sağımı bildim ne de solumu Kırk kere kelepçe giyen kolumu Takıp mengeneye bükmeli benim Ne bir göz evim var ne bahçe ne bağ Yaşam üzerimde sanki karlı dağ Boynumdan değil de elden ayrık sağ Ayağımdan dara çekmeli benim Sarıldım dikene attım gülümü Bin kez hak eyledim erken ölümü Vücudumu yakıp sonra külümü Götürüp çöplüğe dökmeli benim Çileden şu sinem hep delik delik Bulunmaz cebimde üç beş metelik Ellerimi kırıp bir de üstelik Tutup tırnağımı sökmeli benim Meclise girmedim hep hırdalaştım Beyhude işlere vardım bulaştım Eli mebus yaptım ben boş dolaştım Divane aklımı nitmeli benim Bre âşık YENER çıkam pazara Servetim mi var ki gelsin nazara Daha sağlığımda sokup mezara Başucuma bir taş dilemeli benim
Sayfa 206Kitabı okudu
Yüce Samwise.
Bütün ihtiyaç duyduğu ve hak ettiği şey hür bir bahçıvanın minik bahçesiydi, büyüyüp de bir ülke olmuş bir bahçe değil; kullanacağı kendi elleriydi, hükmedeceği diğer kişilerin elleri değildi.
Sayfa 206 - Metis YayınlarıKitabı okudu
Sevgilim, bütün sözlerimi Mazlumların rüyasından seçtim ben. Budur, düşünmeden bildiğim Budur, ayaklarına serdiğim has bahçe…
Reklam
1,000 öğeden 411 ile 420 arasındakiler gösteriliyor.