Seçim sandığını ortaokula yerleştirmişlerdi. Okul, okul olalı öylesine bir dalaşıklığa tanık ol­ mamıştı. Hani kesilecek öküzün yanına bıçağı taşımak yerine öküzü bıçağın yanına taşımak var ya, işte öyle bir şey . . . Gelen delegenin adım listeden bulup oyunu kullandırmak varken, lis­ tedeki sıraya göre dışarıdan adam arıyorlardı; Adı okunan delegenin niteliğini, kime oy vere­ ceğini çoktan bilen aday adayları görmeye de­ ğerdi doğrusu. Özellikle Cafer ve Cemal beyler yargıç listeyi okudukça yerlerinde duramıyor­ lardı. İkisi bir ağızdan, mahkeme mübaşiri gibi okunan adları yüksek sesle kalabalığın üstüne doğru yineliyorlar. Kalabalığı kan-ter içinde yarıp geçen delegenin arasını burasını okşaya­ rak sandık başına uğurluyorlardı.
Sayfa 133 - 1978 yüce yayınlarıKitabı okudu
Kullanıldıktan sonra, buruşuk bir peçete gibi bir kenara atılan Hasan Cemal gibi isimler başta olmak üzere, çok sayıda liberal yazıcı, daha önce, “Elbette AKP hükümetinin de hataları var, onları biz de eleştiriyoruz, ama iktidarın ana yönelimi doğrudur ve bu nedenle desteklenmelidir.
Reklam
27 Mayıs 1960 devrimi O'nu ümitlendirmiş, pek çok kişi bu devrimden kişisel fayda ümit ederken, O, cahil, kısa görüşlü ve kıt akıllı kişilerin 1946'dan itibaren giderek artan bir yaygınlık ve cüretle küllendirdiği Atatürk aydınlanmasının korlarından yeni bir aydınlanma ateşi tutuşturmanın ümit ve heyecanıyla Rönesans ve hümanizma konusunda bir seri yazı planlamış, seminerler düşünmüş, eğitim plânlaması için "Onbirler Komisyonunda"-6 Ekim 1960'da Çankaya'da Cemal Gürsel başkanlığında yapılan toplantı ümitlerini kırmış olmasına rağmen- görev kabul etmişti. İlginç ve karakteristik bir rastlantı neticesi son yazısının konusu "Garba yönelme nedir?", bunun da son cümleleri: "Çare Fikret'in dediğidir: Hak bellediğin yolda yalnız gideceksin!.. Üzülmemeli; çünkü hak yolunda yalnız kalındığı görülmemiştir" olmuştu.
Sayfa 10
Orduyla ilgilenmede, "Cuntacılık" filanmış. Bu ordunun genç subaylarını tekellere bırakmamak gerekir. Onları etkilemek lazım. 70'li yılların en önemli örgütlerinden birisi Pol-Der'dir. Devleti ikiye bölmüştür. Yapabilirseniz bir daha Pol-Der yapacaksınız. Yapabilirseniz bir zamanlar Uğur Mumcu'nun, İlhan Selçuk'un yaptığı gibi genç subaylarla iş yapmaya kalkacaksınız. Baskı aracını etkilemeye çalışacaksınız. Uğur Mumcu, İlhan Selçuk vazgeçti diye biz vazgeçmeyiz. Bu toplumda inatçı insanlarda var. Kimdir Hasan Cemal? Devrim gazetesinin yazıişleri müdürüdür. Devrim nedir? Doğan Avcıoğlu'nun genç subaylarla iktidarı almak için kurduğu bir örgüt gazetesidir. O vazgeçer biz vazgeçmeyiz. Orduyla gelin iktidara demiyorum. Ama hiç bir zaman "tukaka, tukaka" demeyelim. Orduculuk kötü demeyelim. Sakıp Sabancı orduculuk yapacak, paşalarla oturup kalkacak, o paşayı, bu paşayı kendisi tayin edecek, emniyet genel müdürleri tayin edecek. 12 Eylül'ün Ünal Erkan'ı, Ankara Emniyet Müdürü sonra İstanbul Emniyet Müdürü sonra birden bire emniyet genel müdürü olacak ve siz bunlarla ilgilenmeyeceksiniz.
Sayfa 242Kitabı okudu
Adı Cumhuriyet gazetesiyle özdeşleşti. 199l'de gazetenin sahibi Nadir Nadi'nin ölümünden sonra­ ki bölünmede ilk elde Mumcu-llhan Selçuk ekibini safdışı bırakarak Cumhuriyet'in yönetimine gelen Hasan Cemal ve arkadaşlarının orada fazla kalama­ masında, okurların özellikle Mumcusuz gazeteye gösterdiği tepkinin payı vardı. Solculuğun koşulu olarak gördüğü Atatürkçülüğe mesafeli veya eleşti­ rel yaklaşan sol ve liberal görüşlerle polemik, Mum­ cu'nun sürekli temalarındandı.
Kırk Gün
Cenâb-ı Hakk'a vuslatta sınır yoktur. Hidâyet nasîb olmazsa kişiye, Nuh (as)'ın ömrü kadar ömrü de olsa nâil olamaz vuslata. Hayatında bir gün namazı ve orucu olmadığı halde Kelime-i Tevhid'le Cennet ve Cemâl'e eren şehid çoban Yesâr gibiler de, bir anda erer Hakk Teâlâ'nın lütfuna. Hacı Bayram-ı Velî'nin kapısına gelen Akşemseddin Veli gibi. "Sultanım! Ne tez yetişti bu köse" diyenlere, "Siz, emirlerim hususunda yorum yaptınız, o ise külliyyen teslim oldu" der. Es'ad-ı Erbilî (ks) ders aldığı gün hilâfete, beş sene sonra da, Kutb-ı Azam olma şerefine mazhar olur. Pîr-i Âzam'ın iki dakikalık teveccühüyle, menzîl-i maksûda erer Sâmî Ramazanoğlu (ks). Dedem Şeyh Mustafa Hulûsi (ks) enfiye kutusunun her bir defada çevrilmesiyle, letâiflerini geçe- rek seyr ü sülükünü tamamlar. Yedi kutb-ı cihânın bizzat gözetiminde olan Hacı Hasan Efendi (ks) on dört yaşında basîrete (gönül gözlerinin açılmasına), otuz beş yaşında kırklara, elli yaşlarında ğavsiyyet makâmına ve kutbiyyet sırrına erer. Peygamberân-ı İzâm'a baktığımızda görürüz bu seyrin şekillerini.
Reklam
Bak Postacı Ölüyor şiirinde isim isim yazdıklarına bir bakın: işte şimdi tam sırası değil mi Edip Cansever'in resmini bir pula basmanın Nazım'ın, Hasan Hüseyin'in, Orhan Veli'nin işte şimdi tam sırası değil mi bir pula yazmanın bir Attila İlhan şiirini İlhan Berk'in, Turgut Uyar'ın, Cemal Süreya'nın bir şiirini ne güzel olurdu bir mektup onlarla dolaşımda
Bozkurt; Türk uruklarının en büyük töz (totem)lerinden biridir. Hun Türklerinin bir kolu olan Tu-cje'ler, kurt'tan türediklerine inanırdı. "Büyük dedelerini kurt, kendi yavrularıyle birlikte güdüyor, inine götürerek besleyip büyütüyor". Bu yüzden bayrakların üzerine kurt kafası bulundururlardı Türk kabilelerinde, kurttan geliş
Sayfa 135 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
Gözlerini Cemal Süreya yazsın… Saçlarını Rıfat Ilgaz… Endamını Hasan Hüseyin yazsın… Masumiyetini Sunay Akın… Dudakların Edip Cansever’den… Hasretin Nazım Hikmet’ten… Sevdan Ahmed Arif’ten; Okuyanın ben olayım, yaşayanın da ben…” (Yılmaz Odabaşı)
Sayfa 93 - Halk KitabeviKitabı okudu
“Benim giriştiğim çaba son derece mütevazı: neden bugün bunca insanın dinsel, etnik, ulusal ya da başka kimlik adına cinayetler işlediğini anlamaya çalışmak...”
Doğan kitap
Reklam
Mütareke yıllarında Şehzadebaşı çaycıları duruyorlardı. Fakat biz daha ziyade Sultanahmet kahvelerinde ve Nuruosmaniye'deki İkbal'de toplanıyorduk. İkbal'i evvelâ İçtihat matbaası karşısında bir vakitler Güzel Sanatlar Akademisi olan binada bulunan, sonra da Bezm-i Alem Valide Sultan Konağı'na -şimdiki İstanbul Kız Lisesi-
Sayfa 169
Doğan Avcıoğlu'nun, 9 Mart 1971'de yenilgisiyle başlayan yalnızlığı ve "yol arkadaşları" için yüreğinde taşıdığı burukluk, ölümünden hemen önce eşine, "Yazılmasın nerede gömülece­ğim, tören falan istemem." diye sıkı sıkıya tembihte bulunmasında etkili olmuş mudur, bilinmez ancak ölüm haberinin duyurulmamasma rağmen, Büyükada'da, 5 Kasım 1983 Cumartesi günü yapılan cenaze töreninde "yol arkadaşları" Mümtaz Soysal, İlhan Selçuk, İlhami Soysal, Altan Öymen, Uğur Mumcu, Hasan Cemal, Uluç Gürkan, Korgeneral Cemal Madanoğlu, Orgeneral Muhsin Batur... onu son yolculuğunda yalnız bırakmadılar.
Sayfa 45 - ...ve Ölüm
Hasan Hüseyin'in aşk şiiri yazamadığı, Turgut Uyar'ın zihnimizi mezar gibi kazamadığı, Oktay Rifat'ın ezber bozamadığı yalan. Orhan Veli'nin genç öldüğü, Deniz Gezmiş'in ülkeyi böldüğü, Cemal Süreya'nın toprağa gömüldüğü yalan. Ece Ayhan'ın yoksulluğu, şehir hatları vapurunun yolsuzluğu, balıkların susuzluğu yalan. Oy vermenin hürriyete katkısı, Beşiktaş'ın rakip sahada baskısı, kardan adamın yünden atkısı yalan. Firavun'un izzeti, kalkan balığının lezzeti, ekonomistin icazeti, zenginin kaybettiği, emekçinin kazandığı para, onca ilişkiden alnımıza çalınan kara, aşktan başka kalbimize açılmış her yara yalan. Hak yiyenin dindarlığı, sevmeyi bilenin gaddarlığı, ölümü bilenin kindarlığı yalan.silah satanın barışseverliği, işgalcinin muzafferliği yalan.
ATATÜRK OLMASAYDI:
Yaşanılan şartlar ne olursa ol­sun, istiklâl ve hürriyet için açıkça ifâdesi şart gayeleri, devlet literatürüne O soktu: Sakarya Zaferi öncesinde düşman top­larının Polatlıdan duyulduğu ve devlet merkezinin Ankara’dan Kayseri’ye taşınması hazırlıklarının yapıldığı buhran günle­rinde Tekâlif-i Milliye adı altında vatandaşın nesi var nesi yoksa yüzde kırkına el koyarken verilen senedlerle ZAFER­DEN SONRA AYNEN İADE tâbirini Maliye Vekili Haşan Bey:"-ZAFERİN ELDE EDİLMESİ HALİNDE" şeklinde değiş­tirmek isteyince, yerinden fırlamış: "-Ne demek zaferin elde edilmesi hâlinde... Zafer ELBETTE elde edilecektir. Şüphe mi ediyorsun?"diye bağırmıştı. Zaferden sonra da, her yola başvurarak bu senedlerin sahihlerini bulundukları yerlerde mülkî-askerî makamlarla aratmış, verdiklerinin bedelini geri almalarını temin etmişti. Senetlerde "Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Başku­mandan" olarak kendi imzası vardı.
Sayfa 115 - Kazancı KitapKitabı okudu
Resim