uğultu...
açık kalmış pencere kenarından
rüzgar geceyi uğulduyor
bas bir tonla...
arasıra bir köpek...
geceyi bekliyor tiz bir sesle...
saat...
zamanın elçisi...
tik...tak...
işte bir gece daha...
ürperti...
ahşap merdivenler gıcırdıyor.
ay yine küsmüş geceye,
oda karanlık,
mum alevinden aciz...titrek.
sabahı bekeyen canlar
uykuya dalmış,
bense güne teslim,
geceye ayık.
tik...tak...
tik...tak...
tik..
tehlikeli ara:
elimde bir rüya yastığı,elimde
karanlık bir deniz.karanlık ah!
coşturuyor beni
açık ara:
kur'an'da ''sarp yokuşa tırmanmak ,deniyor yaşamların
en güzeline:yükseklik korkusu
incil ''dar kapıdan geçiniz,,
diyor:klostrofobi
ara;araf:
ara,aramak,aralık.iki
dünyanın arasında ölüler
yaşıyor:berzah.
delilik ve akıllılık arasında
kim yaşıyor?
şeytanla melek arasında kim?
been there, done that
rüya(m)
ıydı
o divandaki kat
nefis olur iskenderun döneri
günümün şemsi, gecemin feneri
ecem kuşağı
cem vaktim, yüreğimin kemeri
seni kıracak
panzehirlerin
arayışında kadınlar
babalar'ın
sana babalık mayalamakta
güneşin şikayeti
seni hazmedememek
gezdiğin kaldırımlar
farelere
el pençe kedilerin
fareler
sana divane
hayatta gezen ve taşınanlar vardır
ve ben o gezenlerden
yani ki ağustos böceği
sen,sen ki taşınanlardan
yani mıknatıs kuşu..
ben tehlikeli olan
diyorum çocuğa..
gülümsüyor.
derler ya hani; buruk, öyle!
yani, bir kahkaha atsa,
dalgın öyle..ıslık
geçmişim bir ucundan dünyanın,
bir başlık bulmuşum kendime,
kendime yalanlar uydurmuşum, uzun yolda, bir başıma
soğuğunda üşümüşüm, alevinde yanmışım
zor, getir, ara, bul
ne zahmetli dünya,
ne zahmetli yoldaymışım
yürümüşüm durmuşum
mesaj kaygım yokmuş, kalbim çöpmüş, yokmuş bir olayım
oturmuş bu şiiri uydurmuşum
Dünyayı gezdik yürümeden,
uçtuk,...
kuşlar gibi
seviştik her deminde yüreğin,
sığındık kaderlere
çıktık ta zirvesine ruhunun ...
Derinliklerinden geldik.
rıza göstersem hangi söz döner bana
çekip gitsem,kimseye sözüm kalmaz
geçit versem n'olur ki küstüğüm kuzgunlara
hiç kimse bilmiyor hiç birşeyin yetmediğini
kederin bile kederde ahı var
geçip gittiğim onca hatıra
dokunduğum kadifeler..
dua eden annemin
ceviz oymalı ceyiz sandığıdır artık mana
Artık mana
neye sığınsam
ah
eriyor zaman zamana
İçten içe tanrı oluyorum galiba
Tanrı bir iç geçirse ah..
Durup durup kaybediyorum.
Elimde bir deste kağıt yok
Kumar yok
Elimden gelen bir şey yok
Yok..
Sahi hepimiz kaybeden miyiz
Kazanan kasa olur demişti biri
Benliğimi kaybettiğimi hissediyorum. Ömrüm boyunca tek birikimim maskeler olmuş. dönüp baktığımda yüzlerce maskeye sahibim. Insanlar bunu kendilerine yediremediginden adına asimile demişler. Dur kelimenin yeniliginden öfkelenme tabiki eskiden de vardı . "Körle yatan şaşı kalkar".
Şimdi öfkelen sevgili dostum çünkü artık sen de maskelerinin olduğunun farkındasın .
Bir filozofun deli olmadığını
Aklım almıyor!
Düşündükçe deliriyorum,
Düşündükçe aydınlanıyorlar..
Yüzyılın gerektirdiği
Dünyaya
yahut benim için,
Düşünmemek
Düşünmedikçe gençleşmek.
Uzmanlar azizim
stresten uzak dur diyor
Zamanın dünyaya olan paralel dertleri
İçimi eğimlestiriyor
Genleştikçe düşünceler
Dertlere sarkıyor.
Şimdi oturmuş kanepede
Filozof düşünüyorum.
Çünkü ,
düşüneni düşünmek
Düşünmekten çok daha kolay...
Göz rengin kadar sıcak bu gece,
Kan kırmızılığını şaraba bırakmış,
Dudakların üzüme bulaşmış,
Tuttuğumuz dilekler hep içimizde ..
Yüzümü asmışlığım vardı o gece yüzüne,
Ağlamışlığımız vardı,
İçmişliğimiz var kana kana,
Eylül'dür
Aydır
Sonbaharı andırır
Sonbahar gelir.
Bu bahar
Bir başka
Son olmayacak kadar
Sen baharımsan
Baharımsın
Son olma
Eylül'ü konuşmayalım
Baharın sonu da olsa
Biz hiç bir
Zaman
Sonu konuşmayalım.