Gönül defterine unutma sakın
Satır satır, ince ince, yaz beni
O bembeyaz gülden beyaz göğsüne
Çekiç ile vura vura kaz beni
Geçecek mi senelerden zor günler
Gözüm, gönlüm, dilim, seni heceler
Hatırla da bazı bazı geceler
Göğsüne resmimi bas da, ez beni
Bu hasret, bu gurbet ne acı derken
Başlarsa bitecek ne kadar erken
Bir gün Çankaya'dan bensiz geçerken
Hatırlarsın dertli, dertli saz beni...
Hayatıma ilk merhaba deyişin aklıma geldikçe bir tutam gözyaşı döker oldum.
Ya peki birlikte oturduğumuz o ilkbahar akşamına ne demeli, açık bir çay isteyerek muhabbeti koyu hale getirmeyi.
Sen her konuştuğunda gülüşün ile beni sana bağlaman yetti zaten.
Mutluluk gözlerinden yudum yudum gönlümdeki ateşi kapatmakla meşgulken ben sadece gözlerine hasret kaldım.
Alıp içinde sesler uçuşan bu akşamdan
Hafızamı bir deniz kıyısına çeken yol,
Aydınlık rüyaların peşine düşen gondol
Mavi bir denizde yüzer gibi yanan şamdan.
Tuşların üstünde karanlığın heyulası
Ve birden kalbe çırpınışlar veren hâtıra.
Çekmede beni saadet dolu dünyalara
Mine parmaklarında sedalaşan hulyası.
Sıyrılmada gözlerimden yıllarca
Ey hatırası içimde yemin kadar büyük,
Ey bahçesinin hoş günlere açık kapısı
Hâlâ rüyalarıma giren ilk göz ağrısı,
Çocuk alınlarda duyulan sıcak öpücük.
Ey sevgi dalımda ilk çiçek açan tomurcuk,
Kanımın akışını yenileştiren damar,
Gül rengi ışıkları sevda dolu akşamlar,
İçimde yeni bir fecir gibi doğan çocuk.
Tahta havalenin üzerinden aşan hatmi
Ve havaları seslerimizle dolu bahar,
Koşuştuğumuz yollar, oynadığımız sular,
Kâğıttan teknesinde sevinç taşıyan gemi.
Duyup karşı minarede okunan yatsıyı
Yatağıma sıcaklığını getiren rüya,
Denizlerinde onunla yaşadığım dünya
Ve ey ufku beyaz cennetlere giden kıyı.
Ah! Birçok şeyler hatırlatan erik ağacı
Ve o ilk yolculukta başlayan hasret, zindan;
Atları çıngıraklı arabanın ardında
Beyaz, keten mendilimde sallanan ilk acı.