. . .
ŞİİR-MİİR
K/aralamalar
(Not: Mükerrer kayıtlar, sâir hata ve düzenlemeler bir ara yapılacaktır inşallah, diyelim... Bu hususta okurlardan özür dileriz...)
"Gönlüm dolu âh u zâr kaldı..."
"Bir gönülün âh u zâr ile dolmasının ne demek olduğunu gönlü rahat olanlar anlayamazdı." (Syf 29)
Yazarın okuduğum ilk kitabı aynı zamanda yazmış olduğu son kitabıymış.
Hüseyin Nihal Atsız ın hayatı ve görüşlerinden izler taşıma özelliğine de sahip olduğu için otobiyografik bir eserdir aynı zamanda.
Medet Ya Seyyidi Sultan Ya Ebu Turab?
Zerreye nispettir hayat, derya içinde kaybolan balık misali, gözler kendi karanlığında kendini arar, yaşam insana ağlamaklı bakar, gönüller umutsuz yatar. O an dudaklar arasında bir sözcük dökülür, yetmez mi ey yüce olan Allah? yetmez mi ?
Geceye bir kadın çığlığı düşerse, yerin altında bulunan dünya
1 Fareler ve insanlar / John Steinbeck
2 Bin dokuz yüz seksen dört George Orwell
3 Hayvan çiftliği / George Orwell
4 Kürk mantolu Madonna / Sabahattin Ali
5 Kuyucaklı Yusuf / Sabahattin Ali
6 Suç ve ceza / Fyodor Mikhailovich Dostoyevsky
7 İnce Memed / Kemal Yaşar
8 Şeker portakalı / José Mauro de Vasconcelos
9 Saatleri Ayarlama Enstitüsü
Şimdi yalan çıkmanın utancını terliyorum
Ortalık olabildiğince bir kör-duman.
Ben kendi dumanımda boğulurken
Beyaz ve siyah atlarını koşturmuş zaman;
Ihlamurlar çiçek açmış
Rüzgâr ıhlamurların türküsünü söylüyor
Çıkıp bir yelkende oturmam mümkün değil
Utancımın terleri kurumadan
Zamanın dışına sarkamıyorum.
Ihlamurlar çiçek açmış, bense hâlâ
Sultan-ı yar
Kebir çölünde bir tuz tanesi gibi kaybolsa gönül kervanlarıyla kumları yekten yeke arar onu tekrar bulursun,Gözlerin küçük süsen çiçeği uzun selvi diliyle,yarin hükmü hürmetine tereddütsüz boynunla yürürsün...Sultan-ı yarin güzelliğindeki aynalı nurdan kemeri seher vakti iki uç gögü bir kandil gibi aydınlatmasaydı,Hafızın yedi kat perde figanındaki hasret şiirleri Alemi yüreğinden nasıl olurda yakalardı?
Sen hiç hasret acısı çektin mi? Çekmiş olsan bile sizlerin hasretinizin benimkinin yanında ne hükmü olur? Asırların temin edemeyeceği bir yakınlıktan sonra ayrılmak ne demek olduğunu sana nasıl anlatayım?
Zihnimde sadece sualler var. Günler geçip giderken biriken tek şey bu sualler zamnedersem ve belki biraz da şu solgun sahifeler. Peki, peki ya mesafeler ve onların rakamlarla doldurduğu yollar ve ona tekabül eden onca zaman, onlar da birikiyor mu? Bir adları var mı? Aramızdaki koca boşluğun bir adı var mı mesela? Mesafe ya da hasret değil, demek istediğim. Bir haftayı ya da o birkaç bin kilometreyi katettikten sonrasından bahsediyorum; sımsıkı sarıldığımızda bile aramızda kalan o tuhaf boşluğun bir adı var mı? Ya da akşamüstü üstümüze serpilen birkaç tutam hüznün ve tebessümün hükmü var mı bu hoyrat çölün ortasında? Ya da sadece ben...Ben var mıyım?