Ömür Hanım...
Gelmiyorsun, gitmiyorsun
Sesin yok, yüzün yok
Canımın ilmekleri arasında bir ishak kuşu
Sabahlar, çiy düşmüş uykusuzluk
Akşamlar, gözyaşı lambalarından bir sokak.
Uzağın yok, yakının yok
Bir senden yapılmış odalarda
Seni seviyorum.
Ey sözüme merhametler bağışlayan kadın
Hatıran bütün pencerelerin baktığı yol
Hatıran insan olmanın sonsuz harfleri.
IX
Evime hür, başın dik olarak,
Evimin kadını olarak gir
(Aynı şiirden)
Liza’nın önünde şaşkın, bitkin, iğrenç derecede bozulmuş bir halde duruyordum; galiba bir yandan gülümsüyor, bir yandan da tıpkı önceden, can sıkıntıları arasında düşündüğüm gibi pamuklu, hırpani sabahlığının önünü kavuşturmaya çalışıyordum. Apollon bir iki dakika durduktan
Şimdi bile, üzerinden bunca yıl geçtiği halde bu hatıraları anmakla epey kötü oluyorum. Gerçi nice kötü hatıram var ama... bu "Notlar"a burada mı son vermeli acaba? Sanırım bunları yazmakla hata ettim zaten. Daha doğrusu, bu hikâyeyi yazarken yeterince utandım: Yani bu, edebi bir eserden ziyade günahlarımın kefaretini ödemek oldu. Bir
Yüreklerin dayanılmaz iştiyakla yerinden söküldüğü bir anda aklıma Efendimiz (sav) ile ilgili anlatılan şu hatıra geldi.
Osmanlı son dönem alimlerinden olan alasonyalı Cemal öğüt hacca gider o günlerde hacca gitmenin birçok zorluğu olmasına rağmen bütün engelleri aşıp efendimize ulaşır yıl 1928'de yani Çanakkale Zaferi'nin üzerinden Tam 13 yıl
Mahkum: Niyetiniz iyilik yapmaksa, şu sağ elimi bir saniye çözseniz yeter. Kramp girdi. (Çavuş işaret eder. Mahkum kolunu gerer, Kızıl Cephe selamı verir, bir askerin çenesine var gücüyle yumruğunu indirir) Al sana hatıram olsun!