"Türkler önsöz okumaz" diye bir şey duydunuz mu bilmiyorum. Bu durum bu kitapta geçerli olamaz çünkü kitabın yarısı önsöz.
Önsöz kısaca idamın gerekliliğinden söz ediyor yani o zaman ki insanlara onu gerekli bulmasında ve şöyle devam ediyor;
"Yargılayanlar ve mahkum edenler ölüm cezasının toplumdan kendisine zarar veren ve daha sonra da zarar verebilecek olan birini uzaklaştırma nedeni ile gerekli olduğunu söylüyorlar. Sadece bu söz konusu olsaydı müebbet hapis cezası yetecekti. Öldürmek neye yarar? Hapishaneden kaçabileceğini söyleyerek itiraz edeceksiniz, öyle değil mi? Nöbetçileriniz görevlerini iyi yapsınlar. Demir parmaklıkların sağlamlığına güvenmiyorsanız, hayvanat bahçelerini açmaya nasıl cesaret ediyorsunuz?" Ve şöyle bitiriyor yazısını; "Zindancının olduğu yerde cellata gerek yoktur."
Önsözün ardından bu kitabın ilk baskılarının hangi siyasi, ahlaki ve edebi eleştirilere maruz kaldığını hatırlatmak için diyalog geliyor. Diyaloglar zaten açıkça kitabın idam edilen kişinin çektiği acılar üzerine olmasından ötürü kitabı iğrenç bulunmalarından bahsediyor
Bu kitabı okuyacak bir hakkın var olduğunu tasavvur edemiyorlar :p
Ve sonunda asıl yer olan hikayenin kendisi geliyor. İdama mahkum olmuş bir adamın fiziki ve daha çok ruhi acılarını ele alıyor. En acımasız kısmı ise hayattaki tek varlığı olan kızının ölümünden bir saat önce kendisine hatırlamadığını söylemesi....
Siz hala bu kitabın roman olduğuna inanıyor musunuz?
Dostoyevski ve Tarkovski : Ulus Baker
''Rus düşünürlerini bütün Spinozacılığıma, onların bütün irrasyonelliğine rağmen kendime çok yakın buluyorum.''
Dostoyevski'yi Tarkovski'ye bağlayan bağ, üzerinden onca tank, bombardıman, acı, hayal kırıklığı, devrim ve karşı devrim, hatta varoluş üstünde tepinen onca olumlu şey --bilim, sanat, ahkâm ve
Alçakgönüllülük ancak yoksullık içinde olur.Çıplak doğmuş olan insan çıplak gidecektir. TEKRAR BIRAKACAK OLDUKTAN SONRA DÜNYA MALINI TOPLAMAK NEYE YARAR?
Ey fani, niçin kendini aldatıp duruyorsun? Sen burada iki günlük misafirsin.
BİLİRSİN Kİ, HAYAT ÖLMEK İÇİNDİR. Ölüm hazırlanmıştır. Sadece zamanını bekliyor. Bir kapı açılır, dünya kapısı. Arkasından bir kapı daha açılır, o da ölüm kapısıdır. Birinci kapıdan geçen HERKES ikinci kapıdan da geçecektir. İnsanları bey veya köle diye ayırmaz. Bu daha iyi idi, bu da kötüydü diye elemez. İKİ GÜNLÜK AVUNMA İÇİN BİLE BİLE KENDİNİ ATEŞE ATMA.
-------------------------------------------------------------------------------
UNUTANLARA HATIRLATMAK İSTİYORUM...
KUTADGU BİLİG HERKESİN OKUMASI, ANLAMASI, SİNDİRMESİ, İÇİNDEKİ BİLGİLERİ YAŞAM KLAVUZU YAPMASI GEREKEN BİR HAZİNEDİR.
Sevgililer günü değil zina günü
Haramlar bir arada toplanacak
Hatırlatmak isterim, kabir çok sıcak
Sonunda korktuğun ölüm seni bulacak...
Ölüm gence yaşlıya bakmıyor,
Bıraksanıza ölümü kim takıyor?
14 Şubat yılda bir kez yaşanıyor.
Utanın, halinize nimetler bile ağlıyor...
Hangi kafede geçirelim geceyi?
Çekici gösteriyor elbisemin dekoltesi,
Benimkisi dünyaları aşmış bir sevgi
İşte, hiç eksik olmayan sözleri...
Sahte gün ve sahte insanlar
Sırada utanmadan sevişme var
Sonunda toprağa olacaksın yâr
Son pişmanlık neye yarar...
Evlenmeden zina edildi,
Sap geçirmemekti bahaneleri
Gözümün önünde acınacak halleri
Unuttular canı da nimeti de vereni,
Unuttular geri verilecek emaneti...
İşte sizi yine benim tipik başlıklarımdan biriyle yüz yüze getirdim. Eğer bu yazının başlığında dizgi yanlışı yapıldı sananlar arasında iseniz benim tipik okurlarım sırasına henüz girmiş sayılmazsınız. Ama bizim tarafa geçmeye niyetiniz varsa size yardımcı olabilirim. Önce benim söylediğimin de herkesin söylediğine benzer bir laf olduğu fikrini