Bir ekmeği bölüşmenin tadı nasıldır bilirsiniz. Doyuyor insan ! Gözü doyuyor, gönlü doyuyor!
Ayşe hanımın kış günü üşenmeyip kaldığım lojmanın kapısına kadar getirdiği, dumanı üstünde tüten bir tas çorbayı, içine doğradığım mis kokulu köy ekmeği ile birlikte afiyetle yedim. Muhtar ne şanslı adam, diye geçirdim içimden, böylesine eli lezzetli ve
kaçıp kaçıp sana geliyorum, ne diye?
gidecek bir yerim olmadığından değil
bir yerlere senden gidiyor olmamdan belki de
borç olsak geçirmişiz tarihimizi
çoktan kalkmış bir treni bekliyoruz biletsiz
yabana atılacak şeyler var bavulumuzda
şu havuza çakılırım şu ummana nefessiz
şu kazanda yakılırım şu nazarda hevessiz
gitmiyorum diyorsam ve ne kadar
havalar ısınıyor yar bahar diye
ölümlü şeylere avunmamak vaktidir
gözlerin çocukluğumun bozulmamış aktidir
ve üzerime dökülmenin üç kurşunu vardır mavzerimde:
1- dökene kurban olayım
2- dökülen dökendendir.
3- hiç çıkmasın izin benden.
bugün gördüm; taş duvarlı eski evin damına sacdan çatı yapmışlar uçan duvarına da iki sıra briket dönmüşler ömrünü biraz daha uzatmışlar işte. şimdi havalar yeni yeni ısınıyor ama kışı düşündüm yazda yerim hiç yokmuş gibi ıslak odunları falan şimdiden, ısınmak isterken göynüyen pantolunuma kadar düşündüm deli gibi. karamsarlık değil de gözüm kesmiyor artık bu ürkek hayatı ve bir kışı daha, ne yeni bir duvar ne de yeni bir çatı kurtarır, ben o harabeden de yakınım mutsuz sona.
Sen yola çık da yol sana neler getireceğini o zAman görürsünBiraz kitap biraz gezi,biraz hava alalım derkenDili dışarda gezen hayvanı susuzolduğunu görüp suyunupaylaşacak kadar duyarlı çiçeklerimBen sizden razıyımRabbim de razı olur inşallah