"Hayâ sevinilecek bir seye işarettir. Zira kim hayâ ederse korkar, kim korkarsan sakınır kim sakınırsa kurtuluşa erer."
Kürtçe roman yazmaya karar verdiğim 1980'lerin başında, ne yazacağımı, hangi konuyu anlatacağımı düşünürken, haya- tımdan bir kesit, bir zaman durmadan rüyalarıma girdi; Diyarbakır'daki o askeri tutukevi. O zaman kesiti, beni yazmalısın diyordu bana ve yapacak bir şeyim yoktu; esasında yazmak istediğim başka temalar olduğu halde ilk romanım Tû'da (Sen), etkin değil, edilgen, katılımcı değil, gözlemci bir gencin gözün- den o süreci, elbette değiştirerek ve edebi bir kalıba dökerek, okuma ve yazmayı o tutukevinde öğrendiğim dille Kürtçeyle yeniden yarattım. Tu'da çoğu o tutukevinde tanıdığım karakterler var ve o karakterlerden Pismam (Kuzen) Ferit'tir.
Reklam
Bütün günahlarından tevbe et, günah elbiselerini samimi bir tevbeyle, sahte olmayan gerçek bir hayâ ile çıkart.
Çocuklarımız 15 sene okudukları halde edep, iffet, haya kelimelerini duymuyorlar. Helal nedir, haram nedir bilmiyorlar. Evlatlarımızı vatana, millete yararlı çocuklar yapmak istiyorsak eğitim sistemini baştan sona yeniden kurmalıyız.
Toklukla birlikte 72. Koğuş'a edep, haya, ar, namus da girmişti.
Sayfa 72 - Everest Yayınları / 19. Baskı
Namaz Aşktır
Bazen dişi ağıran bir delikanlı sandalyede kılar, bazen de yüz yaşındaki bir ihtiyar nafile namazları da ayakta kılar. Felçli bir genç elleri üzerinde sürünerek cemaate gider. Serumluların bağlı olduğu tekerlekli bir alete bağlı bir hasta, duvara tutana tutuna hastenenin mescidine iner. Çünkü namaz beş vakit aşktır. Ancak Hakk'a aşık olanlar gece yarısında teheccüde ya da fecir vakti sabah namazına kalkar. Aşk, bahanelerin ardına saklanmayı "ar" kabul eder; Bunun içindir ki sıradan ağrısı olan biri farz namazı sandalyede eda eder; yüz yaşındaki bir pir-i fâni nafile namazı da ayakta kılar; "Niçin oturarak kılmıyorsunuz?" sorusuna muhatap olduğunda ise "Rabbimin huzuruna oturarak çıkmaktan hayâ ediyorum." der.
Reklam
...Suyûtî ise "el-Makametü'l-lû'lüiyyesinde konuyla ilgili olarak şunları yazar: "İlim öğrenen amel için öğrenmiyor. Fıkıh öğrenmek dünyalık oldu. Ahiret hatıra getirilmez oldu. Büyükler horlandı, küçükler öne geçirildi. Kötüler yükseldi, iyiler aşağılandı. İlim adamına uyulmuyor, halim selim insanlardan haya edilmiyor. Bid'atler Sünnet oldu, Ömer gelse değiştiremez oldu, ölüm alimlere kızıl altından sevimli oldu. Cahiller alimlere, bayağı insanlar hayalılara galebe çaldı. Din işlerini ehli olmayanlar üstlendi. Cehalet ölçüsünce, her cahil aşırı çirkinlikler yapar oldu."
Sayfa 312Kitabı okudu
Bir gün Resûlullah (sav) sahabelerine, - Sizler hepiniz cennete girmek ister misiniz? buyurdu.Sahabeler, Canımız sana feda olsun ey Allah'ın Resûlü! Elbette girmek isteriz, dediler. Resûlullah (sav), - Hedeflerinizi, emellerinizi kısa tutun ve Allah'tan gereği biçimde hayâ edin! buyurdu.Bunun üzerine sahabeler, - Ey Allah'ın Peygamberi! Biz zaten hayâlı davranıyoruz, dediler. Resûlullah (sav) buyurdu ki: - O sizin anladığınız utanma hissi değildir! Allah'tan gereği biçimde hayâ etmek demek,baş ve başta bulunan organlarla, karın ve karının içersine aldığı organları her türlü günah ve haramlardan korumak, ölümü ve toprak altında çürümeyi daima hatırlamaktır. Ahireti isteyen dünyanın süsünü bırakır.Kim bu şekilde davranırsa, Allah'tan gereği biçimde hayâ etmiş olur."
Tirmizi,BeyhakiKitabı okuyor
Ey âdemoğlu! Dilin dosdoğru olmadıkça dinin de dosdoğru olmaz. Sen rabbinden haya etmedikçe de dilin dosdoğru olmaz.
“Bir işte aşırılık ve çirkinlik bulunması onu lekeler. Haya ve utanma da nerede bulunursa o işi zarif gösterir ve süsler.” (Tirmizi, Birr, 47)
Sayfa 675
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.