Hastalığı sırasında kendisini yalnız bırakmayan Hz.Ebu Bekir 'in hanımı Esma binti Ümeys'e:
''Ben kadınlara yapılan cenaze merasiminden hoşlanmıyorum.Kadınlar kefene sarılıp götürülüyorlar.Vücutlarının hatları belli oluyor.İnsanlar onları görüyor.Yarın erkeklerin vücudumun yanı başında olacak olmasından haya ederim.'' dedi.
Sadakat, tek kalıp bir elbiseydi.
Kimine bol,
kimine dar geldi.
Dürüstlük, çok beyazdı.
Temiz tutamam deyip, kimse almadı.
Velhasıl, insanoğlu çıplak kaldı.
Ar, edep ve haya sığınacak bir beden aradı.
İşte Aşk, bütün bu kusurları bir ten olup kapattı.
Aşk’a, bir vefa borcu kaldı.
Onu’da, Allah (C.C.) için sevenler aldı...
Hayâ hayatın adıdır. Onur yırtıp atanların elinde ne sevdanın tadı kalır ne aşkın büyüsü ne de gönlün cilası. Her iyi iş, o edebi yırtmamakta gizlidir.
Edebiyata olan ön yargılarımdan olacak ki hiçbir zaman İskender Pala okumaya cesaret edemedim. Sıkılacağım, anlamayacağım, hepten soğuyacağım diye.. Bir cesaretle bu kitapla başlayayım dedim. Gerçekten de anlamadığım çok kelime vardı. Bu yüzden biraz zor okudum, çok ağır okudum. Ama hiç sıkılmadım. Aksine her cümlesini içerisine işlediği yoğun anlamıyla okumaya çalıştım. Pala konuyu çok güzel ele almış. Kitap kaba hattıyla asıl aşkın günümüzdeki algılandığı gibi olmadığını, haya dairesi çerçevesindeki aşkların gerçek olduğu üzerinde durmuş kitabında. Eski şairlerin beyitleri üzerinde açıklamalar yaparak bunu bize aktarmaya çalışmış yazar. Şimdiki aşkların daha çok tenperverlikten oluştuğunu, aşklar için verilen herhangi bir bedel olmadığını, bunun için de aşkların eskisi gibi kalıcı olmadığını, hemen tükendiğini anlatıyor yazar. Çok beğendim İskender Pala'nın kalemini. Tüm kitap baştan aşağı bir şaheser niteliğinde. Tam bir 'aşk kitabı'. Ayrıca sevenin sevgisini daimi tutabilmek için bazı taktikler de almış oldum yazardan :) Aşık olduğunu düşünenlerin önce bu kitabı bir elden geçirmeleri gerektiğini düşünüyorum.