Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bunun gerçekleşemeyeceğine, yeryüzünde mutluluk diye bir şeyin var olamayacağına karar verdiğim için buradan gitmiştim zaten; ama kendimle mücadele ettim ve gördüm ki, bu olmadan hayal da olmayacak. Ve karar vermem gerekti...
Mutluluk ve saadet eşyada ve mobilyada değildir! Eğer saadet olarak ararsak hayal kırıklığına uğrarız.
Reklam
Dilerim öyle bir dünya vardır ...
Mutluluk ve başarı arayışına gem vurulabilen, keder ve hayal kırıklığının da hayatın akışı içinde doğal sayıldığı bir dünyayı özlüyorum. Bizi robot değil de daha insan kılan, kendimizi ve hayatı düşündüğümüz, varlığı seyreyleyip süzdüğümüz, yavaşladığımız bir dünya. ‘Kâfi’ diyebildiğimiz, ele geçirmek için tabiatı talan etmediğimiz, tamahkârlığı dizginleyebildiğimiz bir dünya. Ağız dolusu gülmek zorunda hissetmediğimiz bir dünya.
Sayfa 195
"Hayal gücü yeniden koyuldu, canlandı ve birden yeni bir dünya yeni, büyüleyici bir yaşam önünde en parlak objektifiyle parıldadı. Yeni düş, yeni mutluluk! Yeni bir leziz, baştan çıkarıcı zehir! Ah , ona ne bizim gerçek yaşamımızdan"
Duygularımız içimizdeki rehberin elçileridir. Öfke, hüzün, telaş, mutluluk, hayal kırıklığı, özlem; hepsi birer elçidir ve bize önemli mesajlar vermeye çalışmaktadırlar. Duygularınızı tanıyan ve köklerini bir an önce dikkate almaya başlayın.
“Duygularımız içimizdeki rehberin elçileridir. Öfke, hüzün, telaş, mutluluk, hayal kırıklığı, özlem; hepsi birer elçi ve bize bir mesaj vermeye çalışıyorlar. Bunlar biz uyanıkken verilen mesajlar. İçimizdeki rehber, vicdanımız, biz uyurken de rüyalar yoluyla mesaj vermeye devam eder. Duygularınızı tanıyın ve onların köklerini bir an önce dikkate almaya başlayın.”
Reklam
«Insanın hayal dünyası öyle başat ki - yine Joana- kurduğu tüm dünya, yaratımın kullanışlı olmasında ve sonuçları ihtiyaçlarla uyumlu olan bir plandan doğmasında değil, güzelliğinde doğrulanıyor. Bu nedenle insanı var olan düşüncelerle ve kurumlarla birleştirmek için tasarlanmış çarelerin çokluğundan geçilmediğini -örneğin eğitim çok zor- ve insanın hep inşa ettiği dünyanın dışında kaldığını görüyoruz. İnsan içinde yaşamaktan çok bakmak için evler inşa ediyor. Çünkü her şey ilhamın yolunu izliyor. Determinizm sonuçların determinizmi değil, dar bir sebepler determinizmi. Oynamak, uydurmak, karıncayı yuvasına kadar takip etmek, sonucu görmek için suyu limon suyu ile karıştırmak, küçükken yaptığın bunlardır ve büyüdüğünde de. Yüksek bir pragmatizme ve materyalizme vardığımızı düşünmek hata olur. Aslında pragmatizm -gerçek bir belirli sonu amaçlayan plan- bir kavrama, istikrar, mutluluk ve insanın başarabileceği en büyük uyum zaferi olurdu. Ama bir şeyleri "şöyle olsun" diye yapmak, gerçekle yüzleşince, insandan beklenemeyecek bir mükemmellik seviyesi gibi geliyor bana. Tüm inşası "çünkü" ile başlıyor. Merak, zevk, hayal gücü -modern dünyayı şekillendiren bunlar. İlhamı takip ederek, içerikleri karıştırıyor, karışımlar yaratıyor. Trajedisi: kendini onlarla beslemek zorunda olması. Bir hayatta hayal kurup başka bir hayatta var olabileceğine emin. Bu diğeri gerçekten de devam ediyor, ama onun hayal edilende saflaşması yavaş işliyor ve yalnız adam bir tarafta baş döndürücü düşünceyi diğer tarafta gerçek hayatın huzurunu bulamıyor. İnsan ceza yokken düşünemez.»
Sayfa 104
Mutluluğun Düşmanı
Gelecekteki bir olayı hevesle beklemek, istediğin bir şeyi tutkuyla hayal etmek ya da kurduğun mutluluk senaryosunun gerçekleşmesini beklemek. Tüm bunlar zevkli aktiviteler olarak görünse de şu an ve burada mutlu olmana engel olurlar. Daha fazlası, daha iyisi ve bir gün olabileceklere karşı duyduğun özlemi bul ve onunla yüzleş. İşte iç huzurunun düşmanı karşında duruyor. Mutluluğu mu yoksa onu mu seçeceksin? Epiktetos’un da dediği gibi, biri varsa diğeri var olamaz.
Artık Mısır ve Mezopotamya’nın eski yıkılmış devletleriyle, ya da medlerin, perslerin imparatorluklarıyla karşılaştırıldıklarında, ard arda gelen göçerlerin kaynaşmasının sonucu Helenlerin, i.Ö. 6. Ve 6. Yüzyıllarda, yeryüzündeki bütün el değmemiş insan enerjisini temsil ettikleri görülür. Ari dehası, onlarda, insanlığın en hayati devrimlerinden birini gerçekleştirmek ve modern dünyanın temellerini atmak üzere, uzun süren karanlık döneminden sıyrılmıştır. İnsanoğlunun dehası, evren karşısında yeni gücünün farkına vararak kendi ayakları üzerine basabilmesi için, binlerce yıllık geleneklere dayanan dünya anlayışını ve tasarımını bozmuştur. İnsanoğlunun, evrenin yasalarına tutsak olmasına yol açan zincirlerden kurtuluşu, insan sanatının o güne kadar bilmediği bir psikolojik ifadeyi canlandırarak eski heykellerde naif bir biçimde dile geldi. Bu ifade, karşılıksız yaratışın ve özgür buluşun sevincini dile getiren “mutluluk hiyeroglifi” diye adlandırılmış olan beş coşku simgesiydi, yani gülümsemeydi. Büyüsel dünya anlayışı, yerini akılsal bilgiye bırakmıştı. Eski yunan dini ya da mitolojisi, yunan mucizesinin özü olan akıl ve şiir kaynaşmasının ürünüydü. Eski Yunanlılar için evren şekiller ve çok zengin insan görüntüleri halinde kristalleşmişti ve bu kristalleşme, plastik sanatlar, şiir ve tiyatro için sonsuz bir düşünme ve hayal kurma kaynağı olmuştur. Eski yunan uygarlığı; Mezopotamyalıların ve mısırlıların bilmedikleri insanoğlunu keşfetmişlerdi. Böylece insan figürü, uygarlıklarının hayal gücüne uzun süre egemen olan hayvan figürünü tahttan indiriyordu.
Normal insanlar, bu kadar kötü hissetmeyi hayal bile edemediklerini, muhtemelen ölmek isteyeceklerini söylerlerdi. Bunun ölmek istemekle alakalı olmadığını açıklamaya çalışmadım. Daha çok yaşamıyor olman gerektiğini düşünmekle, yorgunluğu iliklerinde hissetmekle ve bu yorgunlukla gelen aşırı derecede korkuyla bir ilgisi vardı. Yaşamanın doğal olmayan gerçeğiyse önünde sonunda bir şeyleri onarmak zorunda olmaktı.
Reklam
rafine, şehvet uyandıran zehirden bir yudum daha...
Odaya karanlık çökmüştür; kahramanımızın ruhu boş ve huzursuzdur; etrafındaki hayal dünyası kaybolmakta, hiçbir iz bırakmadan, sessiz sedasız yitip gitmekte, bir rüya gibi silinmektedir ve kahramanımız gördüğü rüyayı bile anımsamaz. Ama hafifçe göğsünü sızlatan, kabartan karanlık bir duygu, yepyeni bir arzu, hayalgücünü cilveli cilveli gıdıklamaya, dürtmeye başlar ve sezdirmeden yeni bir hayaller akınını başlatır. Küçücük odada sessizlik hü­küm sürmektedir; yalnızlık ve atalet hayalgücünü kışkırtır; hayalgücü usulca hareketlenmeye, ihtiyar Matryona'nın mutfakta işlerle uğraşırken bir yandan pişirdiği kahvenin suyu gibi hafif afif kaynamaya başlar. İşte artık küçük parlamalarla kabarmaktadır, işte öylesine, amaçsızca aldığı kitap, daha üçüncü sayfa bile çevrilmeden hayalperestimizin elinden kayıp gitmektedir. Hayalgücü yeniden ayağa kalkmış, harekete geçmiş ve birden yeni bir dünya, yeni nefes kesici bir yaşam gözünü kamaştırarak ışıldamıştır. Yeni bir rüya, yeni bir mutluluk! O rafine, şehvet uyandıran zehirden bir yudum daha! Ah, artık bizim gerçek yaşamımız onun için nedir ki!
"İnsanlar belki de elimizdeki özgürlüğün, harekete geçme değil, sadece konuşma ve hayal kurma özgürlüğü olduğunun farkında değil."
Her ne kadar amiyane şekilde mutluluk adı verilen şeyin ortadan kaldırılması anlamına geliyorsa da, hayal gücünü tutsaklaştırmak, insanın kendi öz varlığındaki mutlak adalet duygusuna ihanet etmektir.
Okumak, tıpkı yazmak gibi, konuşmak gibi, duygular, düşünceler, tasavvurlar, düşler ve fikirler aracılığıyla dokunmanın bir biçimidir. Bir kitabı eline alıp sayfalarını çevirmek, ayrıca duyusal bir dokunuşla da bağlantılıdır; başkalaşmış biçimiyle e-kitap'ta da geçerlidir bu. Duyusal-ruhsal-zihinsel dokunuş, okumayı bereketli bir deneyime dönüştürür; bu deneyimin kaynağında insanın kendisine dokundurtmaya amade oluşu vardır, çünkü işaretler ona ancak o zaman tesir eder. Bir hikâye okuduğunuzu zannederken, hakikatte kendi içinizde insan olmanın açılımlarına çıkar yolunuz. Yalnızca anlatılan hikâye değildir insanın içinde can bulan; kendi hikâyesi de canlanır, okuduğu anlatının dolayımından geçerek anlatmaya koyulur. İnsanın hayat hikâyesi, okurken kelimenin tam anlamıyla dile gelir. Harfler, onun çoktandır söylemek istediğini anlatır, ama aynı zamanda başka bir şeyler daha söylerler. Onu harflerin ayartıcı berraklığıyla kaçırıp götürür, ucu bucağı görülmez genişlikteki imkânların bembeyaz uzamına taşırlar. Orada, sezmiş ve özlemiş olduğu, ancak sahici tecrübenin mutluluk mu vereceğini hayal kırıklığı mı yaratacağını kendine sormadığı şeye dokunmasını sağlarlar. Okuma esnasında, kendi kendini biçimlendirmenin imkânları farkına bile varmadan ona doğru uçup gelirler, o da sessiz sedasız değerlendirmeye başlar bu imkânları. Kitabı çoktan indirip kucağına koyduğunda bile, imkânların açıldığı uzamda eğleşmeyi sürdürür heyecanla.
Vazgeçilmez olmak akıllıca dizayn edilmiş bir eylem planını uygulamak ile mümkündür. Doğru zamanda, doğru şeyleri yapabilme yapabilme farkındalığınız geliştikçe artık ilişkilerinizde hayal kırıklıkları yerine mutluluk ve doyumdan söz edebilirsiniz.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.