Biliyoruz ki ilk psikolojik romanımızın yazarıdır Mehmet Rauf, bundan dolayıdır ki bu kitabında da karakterin içselleştirdikleri ön plandadır.
17 yaşımda okuduğum bende böyle garip bir hüzün ve düşüncesel travma yaratan kitaplardan biri olmuştur. Kitapla ilgili o zaman neler hissettiğimi tam anlamıyla yazdığım bir metin yok ne yazık ki (keşke olsaymış) ama iki sene önce tekrar okuduğumda küçük notlar almayı akıl edebilmişim, şimdi onları paylaşacağım.
Öncelikle Pervin karakterinin hayal kırıklıkları, iç konuşmaları, etrafına karşı takındığı eleştirel tavır, aldığı eğitime ve yetişme tarzına uygun bir çevrede yaşayamamaktan ileri gelir. bu sebeple de hayallerinin gerçekleşmesine imkan vermeyen bütün insanları ve mekanları, ister istemez bir eleştiriye tabi tutar. Gelenek göreneklerin yanlış yönlerini anlatır ve kızlarında tercih hakkının en azından sadece sevgi üzerinde söz sahibi olmalarını ister. Kitap 1911 yılında yazılmış olmasına rağmen günümüzden çok fazla ortak nokta ile karışımıza çıkar. Evliliklerin kurulma şekli, insanların birbirini tanıma anlama şekli, aile yapıları, toplumun sanattan yoksun oluşu çok net bir şekilde tasavvur ediliyor kitabı okuyunca. Kitabı kapatınca da görüyoruz ki birçok kadın istemeden kendisine hazırlanan dünyada yaşamak zorunda kalıyor. Belki de bu kadınlar annelerimiz, anneannelerimiz...
**
Ek olarak şunu da söylemeliyim ki Reşat Nuri'nin Feride'sinden sonra bir erkek tarafından yazılmış olarak gördüğüm, mükemmel bir karakter Pervin. (kibirli ve ergen ruhlu olmasına rağmen.) Nasıl hissetmişler de nasıl güzel yazmışlar demeden edemiyorum her defasında.