Empresyonizmin manzaradan kağıda dökülen en saf ve yalın hali, hayallerin içgüdüselliği, insanlara verilen imge, şehirlerin insanlara yüklediği dönüşüm, doğanın ihtişamı, suretin ruhta uyandırdığı mutlak etki, hayatın anlamı olan genç kızlar, Proust ve bu toplamın harmonisi olan kötülük çiçekleri.
1919 yılında Fransa’da Goncourt ödülünü alan
( Düşünce-Frekans-Müzik-Burç-Bilim-Büyü-Tılsım-Nazar )
_ DÜŞÜNCE _
_Buda: Her şey düşüncedir. Ne düşünüyorsak o oluruz. Bize düşüncelerimiz şekil verir. Hepimiz düşüncelerimizden doğarız. Bu dünyayı yaratan, zihnimizdir. Bu dünyayı bir hava kabarcığı, bir serap gibi düşün. Dünyayı böyle gören kişiyi ölüm görmez. Biz, içselliğimizin meyvesiyiz.
Hayat bir yapboz gibidir.. Önemli olan doğru parçaları doğru yere yerleştirebilmektir..En kötüsü nedir biliyormusun..? Doğru yerini bulduğun parçayı kaybetmek.. Onun yerini hiçbir zaman dolduramazsın.. O yüzden benim yapbozumda yerin sabit..Ve senin yerinle hiç oynamıyorum..Çünkü o parçayı kaybedersem bir daha bulamam .. Biliyorum..!!
( Adam koltukta yatmaktadır. Elinde ısırılmış elma vardır, elinden kaymış düşmüştür. Etraf dağınık, kağıtlar etrafa saçılmıştır. Kapı çalar, adam dayanamaz kapıyı açmaya gider. )
ADAM – Ben sana kaç sefer diyeceğim Azray?. ( Şaşkın ) Siz kimsiniz?.
KADIN – Özür dilerim, apartman ışığına basacaktım ama sizin zile basmış oldum.
ADAM – Önemli
Hayat serüvenimiz bir yapbozun parçaları gibidir aslında. Ömrümüz eksik parçalarımızı aramakla geçer; son parçayı bulduktan sonra yeryüzündeki hikayemizde bitmiş olur.
SPOİLER VAR!!! ( kitabı okumayanlar, bu incelemeyi okumasınlar)
Kitap bir aşk değil, bir saplantı, bir daddy ıssues romanı.
Kitabı beğendim ama çok fazla kopukluklar var, çoğu yerinde bu kadar da olmaz diyorsunuz, oraları görmezsek çok başarılı bir psikolojik roman.
Kitapta baş karakterimiz bir yazar, hem de baya tanınmış zengin bir yazar ondan 'R' diye bahsediyor.
Bu adamın 41. yaş gününde evine bir mektup