Hayat kimi zaman iyidir, yumuşak bir şeydir. Bir yaz gecesi gibidir. Siz de bunu, “Evet işte bu, tam da böyle!” diyerek onaylar ve çıkıp gövdelerine sarmaşıkların sarıldığı koca ağaçların altındaki bir çay bahçesine oturursunuz. Çay içer, çekirdek içlersiniz. Garson, Güzeldoğulu bir genç, içinde bir parmak su bulunan bir kültablası koyar masaya. Çekirdek kabukları suda yüzerken, yıldızlara bakarsınız, çok olmalarına sevinirsiniz, her birine bir isim uydurursunuz: şarkılarda kalan, gizli aşk, uzaklardan gelen, mum alevi, yağmur damlası, caz şarkıcısı, paspal şey, tembel teneke, hasır şapka, hafif hayat...
O yaz Sulhi için böyle bir yaz değildi. Garsonsa huysuz bir ihtiyar ve durmadan bira getiriyor.