Hayatımda ilk kez Mustafa Kutlu kitabı okudum ben. O kadar çok tavsiye almıştım ki : ‘’Mustafa Kutlu mutlaka okumalısın, çok seveceğini düşünüyorum. Hikâyelerini bir çırpıda okuyabilirsin, çok akıcı.’’ Ama bir sorun vardı Kutlu’nun çok fazla kitabı vardı (MaşaAllah) arasından bir seçim yapmam gerekiyordu. Çoğu kişi ‘’Nur’’, ‘’Beyhude Ömrüm’’ veya ‘’Chief’’ gibi kitapların ilk olarak okunmasını tavsiye etmişlerdi. Ama ben ‘’Uzun Hikâye’’ ile başlamaya karar verdim. İsmi çok ilginç geldi sanırım. Kitapla birlikte fark ettim ki uzun süredir hikâye okumuyormuşum, belki de ihtiyacım varmış kim bilir. Neyse, Uzun Hikâyeyi okurken sanki kitap okumadım da bir film izledim. Eski zamanlarda gezinmeye, vagondan bir evde uyanmaya, saka kuşunu dinlemeye ve küpe çiçeğini izlemeye, oradan oraya göç etmeye başladım. Daha sonra öğrendim ki kitabın bir de filmi yapılmış. Velhasılıkelam kitabı çok sevdim.
Kitapta altını çizdiğim bazı cümleler var onları da sizlere sunmak isterim;
‘’Ancak hayat dediğin nedir ki? Anlaşılmaz bir sır. Kurduğumuz düzen hep böyle sürüp gidecek sanırız. Birden ip kopar, ışık söner, her şey darmadağın olur.’’
‘’Dünyada ne adamlar var, yüzü insan, içi odun. Neyse.’’
‘’Kitapların da bir kaderi vardır.’’