Yaratan,rızık veren, koruyan, ihtiyaçları karşılayan, fayda ve zarar veren, öldüren ve dirilten, dirilttikten sonra herkese yaptıklarının karşılığını verecek olan, kainat ve ondaki insan da dahil tüm mahlukat üzerinde dilediği gibi tasarrufta bulunan kim ise, onun uluhiyet verububiyetinin kabul edilmesi lazımdır. Dolayısıyla dainsanların hayat düzeninde geçerli olacak kanunlarınve değer yargılarının kaynağının O olması gerekir.Havatın her alanında insanlar O'nun şeriatına müracaat etmelidir. Ancak bu şekilde O'nu uluhiyet ve rububiyetinde birlemiş, dinlerini yalnız O'na halis kılmıs, O'nun dinine bağlanmış, O'na ibadet etmiş olabilirler. Aksi takdirde, başka rabler edinmiş ve O'na şirk koşmuş olurlar.
Yaratma, rızık verme, her şey yerli yerinde yapma, hükümranlığı elinde bulundurma, zarar ve fayda vermeye Mâlik olma, öldürme ve diriltme, dirilttikten sonra herkese yaptığının karşılığını verme gibi özellikler, uluhiyet ve rububiyetle sıkı sıkıya ilişkili olduğundan, Kur'an'da uluhiyet ve rububiyetten bahsedilirken bu özelliklerden de bahsedilir:
"Ne yücedir O ki alemlere bir uyarı/uyarıcı olsun diye kuluna Furkan'ı(=Kur'an'ı) indirdi, göklerin veyerin mülkü O'nun! O, bir çocuk edinmediği gibi,mülkte de ortağı yoktur! Herşeyi yarattı da bir takdir ile her birinin süresini belirleyerek hepsinin mukadderatını hazırladı. Böyle iken O'ndan başka,hiçbir şey yaratamayan, kendileri yaratılmış olan birtakım ilahlar edindiler; onlar kendi kendilerinene bir zarara, ne de bir faydaya, ne ölüme, ne hayata ve ne de nüşura mâlik değiller!
(Furkan/1-3)