Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İmam Gazali, Horasan'ın içinde bulunduğu zor şartları Vezir Mücirüddin'e yazmış olduğu üçüncü mektubunda dillendirmektedir. "... Hiçbir azık, ıstırap içindeki insanları bu sefalet ve zulümden kurtarmak için yapacağınız gayretlerden daha güzel olmayacaktır. Şimdiye kadar sizin salahiyetiniz dahilinde olan tefessüh (bozulma), kayırma, adaletsizlik, rüşvet, zulüm ve diğer hastalıklar tamamen temizleninceye kadar hiçbir şeyden yılmayın. HALKIMIZ ÜLKEMİZİN İFTİHARI VE SERVETİNİN KAYNAĞIDIR. Halkın şuanki maddi durumunu tahmin edemezsiniz. Memleketin bu bölgesinde doğmakta olan anarşi hakkında hiçbir fikriniz olmayabilir. Fırsatçı memurlar, kendi menfaatleri için halkı sömürüyor, vergilerin ve diğer gelirlerin tamamını hazineye aktarmıyorlar. Bitkin, sefalet ve açlık içinde inleyen tebaanızı düşünün. Korkudan tir tir titriyorlar. Siz vurdumduymaz bir şekilde lüks hayat yaşarken, onlar bir iskelet gibi dolaşıyorlar. Horasan ve Irak batarsa böyle idareciler yüzünden batar."
Sayfa 130Kitabı okudu
Nasturîler bu memlekette bilinmezler. Kendi lituryalarını konuşurlar ve Suriye lisanında olan kutsal kitaplarını anlamazlar. Böylece bizim yaptığımız gibi şarkı söylemek için manastıra giderler ama gramatik bilmezler ve ayrıca çok ahlaksızdırlar. Her şeyden önce vurguncu ve ayyaştırlar. Onlardan Moğollarla beraber yaşayan bazıları bunlar gibi çok karıya sahiptirler. Kiliseye girmek istediklerinde Müslümanlar gibi alt uzuvlarını yıkarlar (abdest alırlar). Ayrıca Müslümanlar gibi Cumaları et yerler. Bir piskopos elli yılda bir defa bile seyrek de olsa oraya [Kudüs] gitmez. Beşikteki oğlanları papazlara takdis ettirirler. Öte yandan onlarda hemen her er- kek papaz sayılır. Buna rağmen daha sonra babaların istediğinin tam tersiyle evlenirler. İlk karılarının ölümünden sonra ikinci bir karıyla evlenirler, çünkü bizzat papazlar da böyle yaparlar. Simonisttirler, zira parasız takdis ayini icra etmezler. Tek kaygıları karıları ve çocuklarıdır; çünkü gözlerini dini yaymaya değil, sadece kendi çevrelerine dikerler. Böylece onlardan sadece bazıları Moğolların çocuklarına mürebbiyelik yaparlar, muhtemelen İncil'i ve imanı öğretirler. Fakat bunlar kötü hayat şartları ve hırsları yüzünden Hıristiyanlık dinine yabancılaşırlar, çünkü Moğolların ve bizzat Tuinlerin putperest yaşam tarzları onları da etkilemiştir..
Sayfa 106 - Kronik KitapKitabı okudu
Reklam
Dünya Gıda Gününde Türkiye'de Gıda Güvenliği
Geçtiğimiz günlerde, "Dünya Gıda Günü" bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de bazı etkinlikler ve toplantılarla kutlandı. Ancak ülkemizdeki vahim şartları gözümüzün önüne getirdiğimiz zaman bu toplantıların göstermelik olmanın ötesinde bir mana taşımadığı düşüncemiz ağır basmaktadır. Çünkü Gıda Güvenliğinin neresinden tutarsak elimizde kalıyor, neresine dokunursak dökülüyor. Cünkü bu konunun gercek sahibi (var da) yok ortalıkta.
Hayatımı zor günlerinde irademin giderek çelikleştiğini, hayat şartları çetinleştikçe daha güçlü hatta daha akıllı olduğumu fark ediyordum
Kendini değerli ve güvenli hisseden ya da hissetmek isteyen kişiler hiçbir zaman ideal şartları beklemezler, onlar ideal şartları kendileri yaratırlar. Hiçbir zaman mükemmel anın olmayacağını bilirler. Hayatlarındaki önemli seyler için zamanı “şimdi” olarak belirlerler.
Sayfa 75
Bugün Türkiye'de yaşayan Müslümanların ve bütün İslam dünyasının problemi sanayi devriminin getirdiği hayat şartları ile nasıl baş edeceğini bilememesidir.
Reklam
Hayal kurmak, çocukluk döneminin neredeyse tam zamanlı mesai konusu iken, sonra kaybettiğimiz bir beceridir. Sebebi ise çocukluk çağlarımızdan itibaren "ben" dedigimiz yapılandırılmış benliğin oluşmaya ve sınırlarının da netleşmeye başlamasıdır. Son bir gayretle çoğumuzun ergenlik ve gençlik dönemlerinde sarıldığı çılgın hayaller "hayat şartları" tarafından elimizden alınınca, artık bize de Shawshank hapishanesindeki mahkumlar gibi elimizdekiyle idare etmek ve kaderimize boyun eğmek kalır. Halbuki sınırlarımızın çapını belirleyen şey aslında azmimiz, hayallerimiz ve gayretimizdir.
Biliyorum hayat adil değil ve bazılarımızın şartları çok ağır. "
Mevt, hayat gibi bir mu'cize-i kudrettir. Yoksa hayat şartları bulunmadığından ademin dairesine girmiş değildir.
Türk adı altında Anadolu'ya gelip yerleşen Selçuk oğulları burada büyük bir devlet kurunca hayat şartları gittikçe değişmeye başlamıştı. Zaman geçtikçe, devlet teşkilâtı büyüdükçe İslâm tesiri çoğalınca yeni bir aristokrasi başlamış, hükümdarlar Sultan unvanını almış, vezirler büyük rütbe ve unvanlar almaya başlamışlar, ilim dahi İslâmlık tesiri altında kalmaya başlamıştı. Bundan dolayı hükümdar sarayında siyaset dili resmen Acemce olmuş, Türkçe avam dili olarak kalmıştı. Türkçenin bu suretle ikinci plâna düşmesi, devlet mekanizmasını işleten memur ve şehirli sınıfının oluşması ülkede büyük bir ikilik vücuda getirmişti. Köyde kalan Türk ile şehirdekinin dili, zevki, müziği hatta ahlâk ve adetleri dahi bütünüyle ayrılmış âdeta millet içinde millet oluşmuştu. Bundan dolayı Türk dili, Türk müziği, Türk ahlâkı köyde kalmış, şehirde ise Doğunun özellikle Arap ve Acem'in tesiri ile yeni bir dil, yeni bir müzik ve yeni bir topluluk kurulmuştu. O hâlde Türk köyde kalmış, kozmopolit camia da şehri işgal etmişti. Bu büyük ayrılık neticesinde köylü şehirliyi, şehirli de köylüyü sevmez, anlamaz, bilmez, tanımaz olmuş ve sonunda tahkir etmiştir.
Reklam
Mu, Hun sefirine şehri ve sarayı göstermiş, bundan sonra şu suali sormuştu: "Çinde bu kadar kanunlar, hayat şartları ve merasim olduğu hâlde yine karışıklık eksik olmamaktadır. Hâlbuki Hunlar arasında bunlar tamamıyla aksinedir. Bunun sebebi ne olabilir? Buna Hun sefiri şu cevabı vermişti: "Bütün kanunlar, hayat şartları ve merasim halkın gözünü boyamaya, rüesanın büyüklüğünü göstermeye ve bütün halkı ezmeye yaramaktadır. Böylece halk rüesadan umduğunu ve istediğini bulamayınca, bunun sonucunda memnun olmayanların yapacağı hareket hiç olmazsa ortalığı karıştırmaktadır Hunlara gelince: Onlar arasında hayat tamamıyla başkadır. Orada başbuğ herkese eşit ve insanca muamele eder ve daima tebeasının menfaatini gözetmeye çalışır. Tabi bunun sonucu da rüesaya itimat ve hürmetten başka bir şey olamaz."
Tabii yaşam şartları , hayat zor diyoruz ama unutmayalım : Zor olacak ki imtihan olsun , değil mi?
“Sayın gençler, hayat mücadeleden ibarettir. Bundan dolayı hayatta yalnız iki şey vardır: Galip olmak, mağlup olmak. Size, Türk gençliğine bırakacağımız vicdani emanet, yalnız ve daima galip olmaktır ve eminim daima galip olacaksınız. Milletin yükselme gerek ve şartları için yapılacak şeylerde, atılacak adımlarda kesinlikle tereddüt etmeyin. Milleti o yükselme merhalesine götürmek için dikilecek engellere hep birlikte mani olacağız. Bunun için dimağlarımıza irfanlarımıza, bilgimize, icap ederse bileklerimize, pazılarımıza, bacaklarımıza müracaat edecek, fakat neticede mutlaka ve mutlaka o gayeye varacağız. Bu millet, sizin gibi evlatlarıyla layık olduğu olgunluk derecesini bulacaktır.
Sayfa 117 - KIRMIZI KEDİKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.