!!!SPOILER İÇERİR!!!
En son ne zaman bir kitabı okuduktan sonra bu kadar boşluğa düştüğümü hatırlamıyorum. Gerçekten okurken bir sürü farklı duygu yaşadım ve genel olarak bunlar çok da iç açıcı değildi...
Kitapta bir arkadaşlıktan bahsediliyor. Willem yakışıklı bir genç adam ve oyunculukla ilgileniyor. Malcolm ailesinden gelen mesleği olan
Şahmerdanlar gömmektedir şimdi
aşkımızın göğsüne
yadırgı hüzünleri
kaypak bir çamur olan mayamız
kinle bereketlenmektedir.
Uyuyan bebekleriyle
üşüyen köpeklerini bir yana bırakıp
Arthur Schopenhauer
Arthur Schopenhauer'ın Aşkın Metafiziği adlı kitapI, Türkçe tercümesi Selahattin Hilav tarafından yapılmış ve aşkın ne olduğunu, erkeklerin kadınlardan ne beklediğini ve kadınların erkeklerden ne istediğini analiz eden bir tezdir. Schopenhauer, aslen bu konuyu bir kitap amaçlı değil, kısa bir tez amaçlı olarak kaleme
Modernitenin başımıza sardığı en büyük belalardan birinin; iyi, güzel ve doğruyu birbirinden ayırıp birbirine yabancı ve hatta düşman kavramlar gibi tasavvur etmesi olduğunu söyler.
Saat kaç bilemedim,
Üzerime bir ruh alıp,
Kulak çınlaması desenli gömleğimle.
Zaman ne yapacak bilemedim,
Ama biraz da ümitliyim.
Şehirleri yalın ayak gezdim,
Tepemde kocaman kocaman evler,
- Bence hırsız çok mert bir adammış. Geceleyin av ararken o şahane geline rastladı. Onun hem altınları vardı, hem de güzelliği. Ne takılara el uzattı ne de kıza tamah etti. Bir de önüne düşüp yerine kadar götürdü. Bu kadar sabır ve mürüvvet dünyada görülmemiştir.
Kadı bunun üzerine küçük şehzadeye der ki:
- Cevahirler sendedir, sandığı sen almışsın. Zira sadık sadığa, âşık aşığa, hırsız da hırsıza sahip çıkar.
Küçük şehzade inkâr edemez. Koynundan, sandığın anahtarlarını çıkarıp kadıya teslim eder. Bu misalde görüldüğü gibi, insanoğlunun
düşünce algoritması çok enteresandır. İnsanlar her ne kadar işlerinde hür iradeleri ile serbestçe hareket ediyorum, deseler de hareketlerinde ve düşüncelerinde belli yapı taşları vardır. Elindeki bilgiler, zihnindeki sözler ve öğrendiği kavramlar, düşünce yapısını etkiler. Düşünceler de kararları oluşturur. Kararlar söz ile ortaya çıkar. Davranışlar ise sözün akabinde kendini gösterir.
Japon edebiyatından okuduğum 2. eser oluyor kendisi. Yazardan d okuduğum ilk eser. Kitaba başlamadan önce hakkında hep çok güzel yorumlar olduğunu okumuştum ve bu yüzden de beklentim çok yüksekti. Beklentimi tamamen karşılayan bir eser oldu.
Kitap 2 hikayeden oluşuyor.
Şeytanın Çırağı ve Onları öldürdü mü?
Şeytanın çırağının konusundan kısaca
Hikaye, ana karakterimiz olan Hacime –ki isim Japonca’da da başlangıç anlamına geliyormuş- ile başlıyor ve onun hayat evreleri üstünde ilerliyor.
Kitabın dönüm noktaları iki ana karakter olan Hacime’nin Şimamoto ile olan ilişkisi üzerinden oluşuyor. İlk kısım, Hacime ve Şimamoto’nun ilkokul sonuna kadar birlikte geçirdikleri ve tek çocuk olmanın
Büyük Amerikan Filozofu John Dewey'nin "Journal of Philosophy" dergisinin 25 Nisan 1942 sayısında çıkan bir yazısından özetlenmiştir:
Geleneğin öneminden boyuna bahsediliyor: geleneğe bağlı olmayan bir topluluğun yaşayamayacağı söyleniyor. Bunu ben de bir dereceye kadar kabul etmeye hazırım. Her topluluk, hatta her insan, kendine bir temel arar ve bunu ancak kendini bir geleneğe bağlayarak yapabilir. Ama gelenekten bahsedenler sanki bir türlü gelenek varmış gibi konuşurlar... Onlar ancak dinin, eski adetlerin geleneğini kabul ederler. Halbuki dine karşı mücadele geleneği, hemen hemen din geleneği kadar eskidir. Hürriyet ve hak namına topluluğun dar törelerine karşı gelmek geleneği, örf ve adetlere itaat etmek geleneğinden çok daha yeni değildir. Elimizde birçok gelenek vardır; demokrasi geleneği; serbest sanat geleneği hatta yeni tecrübi ilmin geleneği... Bu gelenekler, birçok kimseler için dinin ve topluluğun muhafazakar geleneklerinden çok daha canlıdır. Yeni devrin insanları bu kabul ettikleri yeni canlı geleneklerden yaşayış kuralları çıkarmaya çalışıyorlar. Bugünün esas ahlak meselesi kuvvetini kaybetmiş gelenekleri tekrar canlandırmak değil, fakat yaşayan geleneklerden hayat kuralları çıkarmaktır.