"- Neler döndüğünü şeytan bilir!"
İnanılmaz bir kitap okudum, yaşadım... Nasıl bir insan ki böyle bir kitabı düşünebilir, yazabilir?
Oysa ki kitaba başladığım ilk yüz sayfayı iki defa okudum. Ama ilerleyen sayfalarda hayal daha kuramayacağım neler neler vardı!
Ezelden Rus yazarlarına hayranım. Mihail Bulgakov okumak gerçek anlamda sanatmış doğrusu.
Kitaptaki karakterler romanın başında yer alsada ben eski usul yazdım, çizdim. Zaten kitabın içinde her karaktere pek çok kere yer verildiği için de anlamakta zorlanmadım.
Gelelim konumuza; birgün bir şeytan Moskova'ya gelmiş ve ortalığı öyle bir karıştırmış ki dünya bu karışıklılığı çözememiş. Başka bir konu da Pontiuslu Pilatus'un tarihi; roman içinde roman ile çok farklı bir tarzda yazılmış.
Lise yıllarında bende başlayan klasik okuma sevdası ile defalarca rüyalarımda Rusya'ya gitmiştim. Usta ve Margarita'yı okurken ise hem ruhum, hem aklım Moskova'ya uçtu.
Kitap; tarihi ve fantastik kurgusu, sayfa sonlarındaki bilgilerle beni derinden etkiledi.
Kitapla ilgili yaptığım araştırmalarda ise şeytanın Stalin, Usta'nın yazar, Margarita'nın ise yazarın aşkı ve son eşi olduğunu öğrendim. Aşkın bu halini hiç mi hiç görmemiştim doğrusu!
Ben çok beğendim. Takdir sizlerin. Keyifli okumalar dilerim.