_Devlet, milletin kendisidir. Milleti, idare edenler devlet değildir. Çünkü irade milletindir. Millet, asildir. Millet işlerini yönetenler, onun temsilcileri olabilir. Bu sistemin uygulanmasında göz onunde bulundurulacak en onemli nokta, milletin siyasi, sosyal, eğitim ve gelişme derecesidir.
_Devlet, her parcası diğerinin gorevini hazırlayan veya
_İslam = Arapçılıktır. Asimilasyonla inananı araplaştırır. Her müslüman halk, araplaşmaya mahkumdur. Kuran’ın kendisi, Araplar için Arapça olduğunu söyler.(Şura 7) İnsanın tüm yaşantısı, giyimi, yemesi, içmesi, gezmesi, eğlenmesi, sevmesi, düşünmesi ve inanması “çöl bedevîlerinin kabile kanunu” ölçütlerine göre ayarlanmaktadır. İslamlaşarak milli
Sultan Aziz’in tahttan indirilip
öldürüldüğü yılda Âkif 4 yaşındadır.
...
Günlerce, üç kelimeden
ibaret: «Padişah tahttan indirildi» cümlesini Fatih
Camii’nin önünden geçerken kendi kendine tekrarlamıştır.
İslamcılar, Batıcılara göre, kendilerind biraz daha yakın gördükleri Türkçüleri anlaşmaya ve anlaşmazlıkları gidererek tek cephe olmaya davet etti. Fakat bu davet cevapsız kaldı. Bütün bu haykırışlar, çağırışlar cevapsız kaldı. Devlet, bütün yüküyle, mazlûm ve sessiz halkı da peşinden sürükleyerek gittikçe daha büyük bir hızla uçuruma doğru gidiyordu. Bu çağırış sesleri, bir yankı bile yapmıyordu. Bu yankısızlıktan ve cevap alamayıştan, çöküntüyü durduramamaktan ve zehre şifa diye sarılmaya engel olamamaktan dolayı şair bunalıyor:
"Bütün yokluk mu her yer? Bari 'yok' der bir seda yok mu?" diyor.
Şu yok, bu yok, hiçbir şey yoktur. Üstelik yok der bir ses bile yoktur. Ortalığı öylesine bir yokluk kaplamıştır.