Gerçek hayattan esinlenmiş etkileyici bir öykü…
Annem, evi, babamı ve bizi terk ettiğinde ben altı yaşında, abim sekiz yaşındaydı. Annemin babamı terk etmesini o yaşta bile anlamıştım da, bizi terk etmesini anlamamıştım. Anne çocuklarını terk eder miydi? Babam, annemi döverdi. Babam beni, abimi döverdi. Ben o yaşlarda babalar döver diye biliyordum. Babalar döver… Anneler olmayınca, evlerin
Bugünü Yaşama Arzusu
#Schopenhauer *Yazar #Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihal olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve
Reklam
Çok kaybettim... Sevdiklerimi, hayallerimi, hayatımı, en çok da kendimi. Bu kadar kaybeden biri olarak bu kadar güçlü durabilmek yoruyor insanı. Ve bu kadar kaybetmek yeniden başlamayı oldukça zorlaştırıyor, "ya bir daha" ile başlayan cümleler yüzünden. Cevaplanmamış sorular yoruyor, belirsizlikler yoruyor, beklemek yoruyor,
Ömer Hayyam der ki:
Hayatı akıllıca yaşamak için çok şey bilmene gerek yok! Başlangıçta şu iki ana kuralı bilmen yeterli: "Herhangi bir şey yemektense aç kal, Herhangi biriyle beraber olmaktansa yalnız kal."
Hayatın Anlamı
3.Kısım Anlam Tutulması Anton Çehov'un Tri Sestry oyunundan şu kısa diyaloğu dü- şünelim: MASHA: Bir anlam yok mu? TOOZENBACH: Anlam mı? (...) Şuraya bak; kar yağıyor. Bunun anlamı ne? Kar bir ifade ya da sembol değildir. Anlatabildiğimiz kada- nyla gök kubbenin kederlenmesinin bir alegorisi değildir. Philip Larkin'in baharı
Ölüm kol geziyor
Ölüm kol geziyor ve biz hala her şeyi değilse de çoğu şeyi ya erteliyor ya da öteliyoruz. Hakkını veremiyoruz sevmelerin, dostlukların, akrabalığın, adamlığın ve hatta insanlığın. Hala dünya malı için küsebiliyor, yok yere kızıp, küsüp, kırıp dökebiliyoruz. El öpme ile ağız, sadaka ve yardım ile boğaz kirlenmiyor ama kibrimiz vermeye de almaya
Reklam
Uzun-uzun düşünüyorum şimdi… gök gürültülü akşamların koynunda sağanak-sağanak ıslanıyor anılarım. Teker-teker düşüyor kaldırım kenarlarına, Özlem’le yazılmış şiirler, gülümseyen bakışlar, ilk göze göze gelmelerimiz, ve umutlarımızın yeşerdiği o mordan çalma acayip güzel gece. Ürküyorum ansız ve de kimsesiz… Uyanıyorum öylece ve korkularımla
İnsan hayatı yalnız yaşamak için evlenir mi ?
Aylar aylar önce..
Şansa inanır mısın sevgilim? Ya da şansın var mıdır? Ben şanslı biri değilim örneğin. Ama senin hep şanslı olmanı isterim. Şanssız olduğumu düşünmeme neden olan bazı olaylar oldu fakat kendimi bir gün şanslı olarak atfedeceksem; bunun en büyük nedeni sensin. Sen benim şansımsın. Çünkü hep seni bekledim beklediğimin sen olduğunu bilmeden. Hep
Karalama2
...?...?/1989... Kendini haddinden fazla duyumsadığı için acıya ve korkuyuda haddinden fazla duyarlı arkadaşım için, burası tam bir cehennemdi. Her şeyiyle farklıydı Ankara'dan. Çok kültürlü, birçok etnik gruptan oluşan, bu etnik grupların bir nevi kabileci bir tutumla diğerleriyle arasına sınırlar koyarak birbirinden ayrıştığı, etnik
590 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.