İthaki Japon edebiyatı serisine bu kitapla başlamamamın nedeni bariz olsa gerek. Kedi gördüm aldım. Bundan önce de başka yayınevinin bastığı bir Japon romanı daha okumuştum, Kitapları Kurtaran Kedi. Bundan sonra da Panama yayınevinden Ben Bir Kediyim var.... Neyse siz anladınız.
Şaka bir yana hikaye genel olarak hoştu. Sakin geçen, hayattan kesit tarzında, ne tam baştan başlamış, ne olayların sonu gelmiş, çerezlik bir kitap.
Zaten kitap 128 sayfa. Hoş o 128 sayfanın 21'i çevirmenin önsözü... Hayatımda okuduğum en uzun... pardon, hayatımda okumayıp yarım bıraktığım tek önsöz... Hem tarzı sinir bozucuydu hem de o kadar uzun olması. Çevirmen deneme yazmış, kimse okumaz diye başka bir kitaba mı yamamış nedir... Bence ayıp etmiş. Yada hiakye çok kısa diye kitabı uzatmayı denemişler... neyse...
Onun dışında, bir de kapaktaki kedinin cinsinin yanlış olması dışında bir eleştirim yok.
Hikayeye başlarken bir yuvanın, araya giren başka bir kadın yüzünden dağılmasının hikayesini okuyacağım diye endişeliydim ama hikayenin başında olan olmuştu zaten. Bize anlatılan kedinin velayet hakları tartışması. Ki bence en önemli sorun.
Benim genel olarak hikayeden çıkarttığım ders şu; Birbirleriyle evlenmemesi gereken 3 şahıs (özellikle bir baltaya sap olamayan ve ikinci kere evlenmeye kalkışan embesil Şozo) baştan evlilik müessesesine girmek yerine kendilerine (en az) birer kedi alsalar, ne kendi başlarını ağrıtırlardı ne de başkalarının.
Özellikle Şozo denen embesil için saçını süpürge edip sonradan kapıya konan Şinako ablamız sonunda doğruyu bulmuş gibiydi.
Evlilik belki güzel olabilir ama bazen 37 kedili deli kadın olmak çok daha huzurludur.