Ve hayat
“sevgilim” diyebilmek için
bileklerinde zircirle dolaşan arkadaşlara
uçsuz bucaksız denizlerden
yalçın kayalarla çevrili tepelerden
fırtınalar taşıyor
Sen ancak kendine yeteceksin,
oysa ölüm yetmiyor hayatı anlatmaya.
O güne kadar, adını bile duymadığım "bir Acem şairi"nden; gergin ve gerilimli, bir "yatılı" lise ortamında, iki rubai okuyup, allak bullak olmuştum: Dilimize 'Kilisli' Rifat Bey, "Divan" üslubuyla çevirmişti: ne yağlı ne gevşek; felsefesi katı -hatta merhametsiz- bir üslup; son derece yoğun, bir
“Şimdi bir keder
amansızca dağlıyor ciğerlerimi,
umudu acıyla arkadaş kılıyor
yayla yoğurdu yemiş bir yiğidin
yırtarak mavi iş gömleğini
yanık bağrında açan
hayatın ta kendisi”
Saat 01.00'den sonra saatlerce cızırdayan bir radyo, kaçaklik günlerimizde saklandığımız odanın, o gece tek uğultusuydu. Uğuldamış, çınlamış; günle birlikte bir ses, üstümüze doğ ru yuvarlanmaya başlamıştı. Saatlerce süren çınlama boyunca Denizler'in can vermekte olduğunu bilmekteydik. O ses, o düşünceyle birlikte pash bir şeyleri,