İngiliz psikoterapist ve deneme yazarı Adam Phillips okumuş olduğum Kaçırdıklarımız adlı bu kitabıyla, pek üzerinde durmadığımız kavramları bize yeniden tanımlayarak düşünmemize vesile oluyor. Psikanaliz konusuyla oldukça ilgilenen yazar hüsran, kavrayamamak, yanına kar kalmak, çıkıp gitmek, tatmin ve deli rolü üzerine yazdığı yazılarını ünlü isimlerden örnekler vererek destekliyor. Psikanaliz denince akla gelen ilk isim olan Freud'un yanı sıra Shakespeare'in ünlü eserlerinden Othello ve Kral Lear ile Lacan sıkça kitapta mevut. Yazar hem örnekleri güzel kullanıyor, hem de konudan konuya geçerken bağlantıyı iyi kuruyor. Kitabın dili biraz ağır ve karmaşık çünkü Adam Phillips örnekler üzerinden açıklamaları aşırı detaylandırarak, bir olgunun üzerine basarak tekrar etmiş sanki. Kitaptaki örnekler sayesinde Shakespeare'e merak sarmanız mümkün, anlattığı bölümleri okuyunca hikayelerini merak edebilirsiniz. Kavramları sözlük anlamı üzerinden tanımlayıp açıklamasını yapan yazar bizlere pek görmediğimiz açılar sunuyor. Daha önce hiç felsefi kitaplar okumadıysanız ve psikanaliz konusuna çok yabancıysanız kitap sizi biraz sıkabilir, şayet benim sıkıldığım yerler oldu. Verilen örneklerden yola çıkarak hiç böyle düşünmemiştim dedirten yerler oldukça fazla, bu da yazarın dersine iyi çalıştığının bir göstergesi bence. Kitap bize hayatımızda standart olarak yaptığımız şeylerle birlikte, bardağın boş tarafından dolu tarafına geçişi gösteriyor aslında. Romanlar dışında bir değişiklik olsun derseniz alıp okuyabileceğiniz ve ara sıra göz atabileceğiniz bir kitap olduğu düşüncesindeyim.
Muhtemelen kitaplar yalnızca çocukluk döneminde hayatımızda derin bir iz bırakır. Hayatımızın ilerleyen yıllarında okuduklarımızı beğenir, eğlenceli bulur, onlar vasıtasıyla bazı görüşlerimizi değiştirebiliriz, ama daha ziyade zaten düşündüğümüz şeylerin teyidini görürüz kitaplarda… Fakat çocuklukta tüm kitaplar bize geleceği anlatan kehanetlerle doludur ve kartlara bakıp uzun bir yolculuk veya boğulma yoluyla ölüm gören bir falcı gibi, gelecekte olacakları etkilerler. Sanırım kitapların geçmişte bizi heyecanlandırmaları bundan kaynaklanıyor.
Muhtemelen kitaplar yalnızca çocukluk döneminde hayatımızda derin bir iz bırakır. Hayatımızın ilerleyen yıllarında okuduklarımızı beğenir, eğlenceli bulur, onlar vasıtasıyla bazı görüşlerimizi değiştirebiliriz, ama daha ziyade zaten düşündüğümüz şeylerin teyidini görürüz kitaplarda ...
.
Hayatımızda neyin eksik olduğunu bilemeyebiliriz ama bir şeyin eksik, noksan, erişilmez olması deneyimini biliriz. Ne olduğunu her zaman bilemesek de kavrayamadığımız bir şey olduğunu biliriz.
[..] kendimizin hangi unsurlarına ne ölçüde itibar edebileceğimiz ve böyle bir ölçüye ne diye sahip olmamız gerektiği konusunda kılı kırk yarabiliriz, ama ayırdına varmak için çok da bir şey bilmemiz gerekmeyen tek bir deneyim vardır ve bu da temel ve belki de belirleyici olan kavrayamama deneyimidir. Hayatımızda neyin eksik olduğunu bilemeyebiliriz ama bir şeyin eksik, noksan, erişilmez olması deneyimini biliriz. Ne olduğunu her zaman bilemesek de kavrayamadığımız bir şey olduğunu biliriz. Ama o şey ne olursa olsun -espri, konunun özü, şiir- tercihimiz onu kavramak yönündedir. Bu kati tercih de bir şeyleri isteme şeklimizle ve nasıl istememiz gerektiği yönünde aldığımız eğitimle ilgili bir ipucudur.
Muhtemelen kitaplar yalnızca çocukluk döneminde hayatımızda derin bir iz bırakır. Hayatımızın ilerleyen yıllarında okuduklarımızı beğenir, eğlenceli bulur, onlar vasıtasıyla bazı görüşlerimizi değiştirebiliriz, ama daha ziyade zaten düşündüğümüz şeylerin teyidini görürüz kitaplarda ...