Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Güzelliğin içinde yatan, güzelliği ne kadar teşrih ederse etsin, güzelliğin o hiçbir zaman nüfuz edemediği, hiç kimsenin de henüz edememiş olduğu iç büyüsünün her zaman için farkında bulunuyordu. Spencer'in sayesinde çok iyi anlamıştı ki, insanoğlu hiçbir şey hakkında kesin bilgiye sahip olamaz, ve güzelliğin esrarı da en az hayatın esrarı kadar, hayır daha da derindir; güzelliğin ve hayat dokusunun telleri birbirine dolanmıştır ve bizzat Martin'in kendisi, gün ışığından, yıldız tozundan harikalardan örülmüş bu anlaşılmaz dokunun bir parçasıdır."
İşçi veya memur, köleler gibi çalıştırılıyor, köleler gibi, çünkü hepsi de birer alet, yerlerine başkalarını koyabilirsiniz. Boş zamanlan gidip gelmelerle harcanır. Geceleri , megapollerin çevresindeki gettolara takılırlar. Onlar için iki kaçış vardır, biri pasif: televizyona kaçış, televizyon hayatlarını zenginleştirmez, yaşayamadıkları hayatın yerine bir sahtesini sunar; öteki faal bir kaçış: zora başvuruş, gençlerin kaçışı. Sonra , insanı tabiat kuvvetlerinin mahrem-i esrarı yapan ve zekanın zirvesine yükselten aşk kabiliyetinin, müstehcen endüstrisiyle pespayeleştirildiğine şahit olmak ne hazin! İnsan boyuna tabiattan koparılıyor, cinsi tatmin bile tabii'nin son melcei olmaktan çıktı.
Reklam
21. Yüzyıl İçin 21 Ders
Oysa hayatın gerçek esrarı siz öldükten sonra ne olacağı değil siz ölmeden önce ne olacağı. Ölümü anlamak için yaşamı anlamanız gerek.
Sayfa 280 - Kolektif Kitap
PHALLOS...
-Sünuhat: Akla, hatıra gelenler. Kalbe doğanlar... Telegram'da asıl ve esas, genel hatları itibariyle cinsiyet mevzuu ile alakalı olarak, akla ve hatıra gelenler değil de, içe doğmuş gibi telkin edilenler... Mitoloji ve psikoloji ilgisinden bahsederken, en temel bahis olarak bunun görülmesi gerekir. Mitoloji, ister gerçeğin masallaşması veya
*Bir kitabın zamandaki yolculuğu içinde kaybettim kendimi.
"...Arap İhsan, rastgele bir sayfayı açarak Kubelik'in önüne koydu ve ondan birkaç satırı tercüme etmesini istedi. Kendisine gösterilen satırları defalarca okuyan Kubelik, yeterince karalama yaptıktan sonra tercümesini bir kağıda temize çekip Arap İhsan'a verdi. Fakat meyhanede okuma yazması olanlardan hiç kimse bu kağıda ne kadar baktıysa da
...hayatın gerçek esrarı siz öldükten sonra ne olacağı değil siz ölmeden önce ne olacağı .
Sayfa 280Kitabı okudu
Reklam
...Oysa hayatın gerçek esrarı siz öldükten sonra ne olacağı değil siz ölmeden önce ne olacağı. Ölümü anlamak için yaşamı anlamanız gerek...
Sayfa 280Kitabı okudu
İnsanlar hayata dair büyük sorular sorduklarında, genellikle nefeslerinin burun deliklerine ne zaman girip çıktığıyla zerre kadar ilgilenmezler. Daha ziyade, öldükten sonra kendilerine ne olacağı gibi şeyleri bilmek isterler. Oysa hayatın gerçek esrarı siz öldükten sonra ne olacağı değil siz ölmeden önce ne olacağı. Ölümü anlamak için yaşamı anlamak gerek.
Sayfa 280Kitabı okudu
"Oysa hayatın gerçek esrarı siz öldükten sonra ne olacağı değil siz ölmeden önce ne olacağı. Ölümü anlamak için yaşamı anlamanız gerek."
Bir zamanlar, hep birlikte, anlamlı bir hayat yaşamışlardı, ama bilinmeyen bir nedenden, bu anlamı, tıpkı hafızaları gibi kaybetmişlerdi şimdi. Bu anlamı yeniden bulmaya her kalkışlarında, hafızaların örümcekli dehlizlerine her girişlerinde kayboldukları için, akıllarının kör karanlık sokaklarında dönüş yolunu bulamadıkları için, hafızalarının dipsiz kuyusuna düşmüş yeni hayatın anahtarını hiçbir zaman bulamadıkları için evlerini, yurtlarını, geçmişlerini, tarihlerini kaybedenlerin o çaresiz acılarına kapılıyorlardı. Bu evden uzakta kalma, yolunu kaybetme acısı öyle şiddetli, öyle dayanılmazdı ki, artık kayıp anlamı, ya da esrarı, hatırlamaya bile kalkmadan yalnızca sabretmek, sessizce, sonsuzluk zamanının dolmasını tevekkülle beklemek en iyisiydi.
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kendisine gösterilen satırları defalarca okutan Kubelik, yeterince kakralama yaptıktan sonra tercümesini bir kağıda temize çekip Arap İhsan'a verdi.Fakat meyhanede okuma yazması olanlardan hiç kimse bu kağıda ne kadar baktıysa da bir şey anlamayı başaramadı.Elden ele dolaşan kağıt üç gün sonra mutfakta bulunacak ve bir dua olduğu sanılıp duvara
Sayfa 35 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
"İşçi veya memur, milyonlarca Fransız, köleler gibi çalıştırılıyor, köleler gibi, çünkü hepsi de birer âlet, yerlerine başkalarını koyabilirsiniz. Boş zamanları gidip gelmelerle harcanır. Geceleri, megapollerin çevresindeki gettolara takılırlar. Onlar için iki kaçış vardır, biri pasif: televizyona kaçış, televizyon hayatlarını zenginleştirmez, yaşayamadıkları hayatın yerine bir sahtesini sunar; öteki faal bir kaçış: zora başvuruş, gençlerin kaçışı. Sonra, insanı tabiat kuvvetlerinin mahrem-i esrarı yapan ve zekânın zirvesine yükselten aşk kabiliyetinin, müstehcen endüstrisiyle pespayeleştirildiğine şahit olmak ne hazin! İnsan boyuna tabiattan koparılıyor, cinsî tatmin bile tabiînin son melcei olmaktan çıktı."
Sayfa 91 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
227 öğeden 211 ile 225 arasındakiler gösteriliyor.