Vazgeçmek mi Yoksa Tekrar Denemek mi?
Bak güzel insan; hayatta her şeyi başaracaksın diye bir kaide yok. Bazen kaybedeceksin, bazen elde edemeyeceksin, bazen de üzüleceksin. Ama sonunda mutlu olmak istiyorsan, hayatın sana sunduğu seçeneklerde ki o ince çizgileri göreceksin. Her ne olursa olsun başaracağına inanıyorsan, denemekten vazgeçmemelisin. Ama başaramayacağını biliyorsan vazgeçip, şansını ya da nasibini başka yerlerde deneyeceksin. Allah öyle bir düzen kurmuş ki bizler çabuk vazgeçmeyelim ya da bir şeylerin peşinde körü körüne ömrümüzü tüketmeyelim diye onların benzerlerini ve muadillerini de yaratmış. Mesela bir iş kolunda başarılı olamazsan, başka bir iş kolunda şansını deneyebilirsin. Ya da bir insanla birliktelik yaşayıp onunla mutlu olamazsan, bunu başka bir insanla da deneyebilirsin.
168 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Vigdis Hjorth
Vigdis Hjorth
hayatın en uç noktalarında duran önemli ama bir o kadar birey tarafından dikkat çekmeyen konuları bu kitabında ağırlıklı bir şekilde yüzümüze vuruyor, insanın kendi ekseni etrafında şekillenen hipnotik heykeller dünyasında ki yaşamsal sebeplerin insana nasıl sıkıntılar verdiğini, insan bunları dışarıya her ne kadar yansıtmasa da, içini nasıl kemirdiğini ve düşünceleriyle bunları nasıl yönettiğini güzel bir dille ifade ediyor. Birey'in sosyal ve kurumsal ilişkileri arasında olan ince çizgileri istemsizce zedelediğinde ortaya ne denli bireysel problemler çıkabileceğini konu alıyor. Norveçli yazarın anlatım dili gerçekten hoşuma gitti, günlük dilinde yazılmış olan romanlar bana biraz tıknaz ve avam gelirdi, sürükleyicilik bakımından okuyucu ile arasında bir duvar olurdu benim nezlimde,
Vigdis Hjorth
Vigdis Hjorth
bunu başarılı bir şekilde önlemiş ve kitabın çoğunluk kısmında insanın kendine ait bir hayatının da olduğunu her ne kadar içinde birden fazla bedenin de yaşadığı gerçeğini değiştiremese de, bu tür hayatsal değerlere karşı insanın tümüyle ruhuna ait olmasını olgusal bir çerçeve de bizlere anlatıyor. Fazla uzun bir incelemenin bir anlam taşımadığına inanarak, kitabı güzel bulduğumu söylemek isterim. Okuyacak insanlara tavsiye ederim. Bu yüzyılda yaşayan her insanın kendi gibi olan hayatlarla tanışması gerek; uzun lafın kısası herkese tavsiye ederim. Teşekkürler..
Vigdis Hjorth
Vigdis Hjorth
Postane Günlükleri
Postane GünlükleriVigdis Hjorth · Siren Yayınları · 2023299 okunma
Reklam
258 syf.
·
Puan vermedi
Görmenin Fıtratıyla Tevhid
Görmenin Fıtratıyla Tevhid ❈ ❊ ❈ Kur'ân’ı Kerîmî Zişan, hayatın anlam bütünlüğünü tamamlamak, aydınlatmak, perdeyi/örtüyü kaldırmak cihetiyle özel bir yöntemle ilgi ve dikkat ister. Bireyin ve toplumun yön ve istikametini âyetleri anlam ve yaşayış üzerinde bir direnç kâbil edilirse dünyadan ahirete varoluş ve anlam
Konulu Tefsir Çalışmaları
Konulu Tefsir ÇalışmalarıAbdullah Cevadi Amuli · Önsöz Yayıncılık · 20231 okunma
Çağ, Yok Oluş, Benlik, İslam, Roşa
_TARİH ÖNCESİ DEVİRLER_ _İnsanoğlunun ortaya çıkışıyla başlayıp, yazının icadına kadar geçen dönemdir. Taş ve Maden Devri olarak ikiye ayrılır. _1-Taş devri_ _a)- Eski Taş – Paleolitik devir: (M.Ö.2,5 milyon - M.Ö. 12.000) (avcı ve toplayıcı). Karain, Beldibi ve Belbaşı. Paleolitik Döneme ait ilk izlere İspanya’daki Altamira, Fransa’da Laskö
Meryem Ana’nın yüzü çok hoştu, öyle Tanrı’nın Annesi gibi değil de, hafif acı veren düşüncelerin, kayıtsızlığın gülümseyen zarafetini gölgelediği hayalperest ve mutlu bir bakire gibiydi. Omuzlarına dökülen siyah gür saçları, erguvani bir yara gibi parlayan dudaklarının öne çıktığı ince, solgun yüzüne çevreliyordu. Yüz çizgileri muhteşemdi, bazı çizgiler, örneğin kaşlarının ince kavsi yüzüne daha arzu edilir bir hava ve hoş bir güzellik veriyordu; dalgın dalgın bakan koyu renkli gözleri tüm acılarını alıp götüren daha renkli, daha tatlı bir dünyanın düşünü kuruyordu sanki. Ellerini hoş, yumuşak bir tevekküle kavuşturmuştu; göğsü delip geçen kılıcın soğuk dokunuşu nedeniyle hala titriyor gibiydi.
Empedokles, Öklid, Heraklit, Evliya Çelebi
_Empedokles_ _Nasıl ki ressamlar çeşitli boyaları uygun oranlarda karıştırıp sayısız şeylerin, örneğin ağaçların, kuşların hatta tanrıların resimlerini yaparlarsa, aynı şekilde doğa da dört öğeyi farklı miktarları karıştırıp varlıkları meydana getirir. _Her şeyin kaynağı 4 element. Parlayan Ateş(Zeus), Hayat veren Hava(Hera), Toprak(Hades),
Reklam
Eylülün kapısında Bir başkadır şairin gönlünde Eylül. Sararan yaprakların yüzüyle olgunlaşır. Her zamanı zamandan bir hatıradır. Geçmişin değişmeyen bir parçasıdır aslında mevsimlerin devri alem olduğu şu zamanda neyi nasıl yaşanılması gerektiğini bilmek gerekiyor. Hayatın kemale ermesi gibiydi Eylül. İnsanın saçlarının beyazlamaya yüz tuttuğu
Hayatın İnce Çizgileri (HİÇ)- Mehmet Teber
ANLAMAK & ANLATMAK Anlatmak çok konforlu, kolay. Sadece konuşmayı gerektiriyor anlatmak. Anlamak ise daha zor. Durmayı, kulak kesilmeyi, o anlatırken içimizdeki sesleri susturmayı, yargıçların ağzını kapamayı, cevap verme arzusunu dindirmeyi gerektiriyor. Tek bir ağzı, iki de kulağı var insanın. Anlatmaya az, dinleyip anlamaya daha çok yer vermesi için olabilir mi? Zannediyoruz ki, insanlar anlattıkça değişecek, büyüyecek ve dönüşecek. Halbuki insan en çok anlaşıldığında değişimin kıyısına geliyor. Anlaşıldığında sakinleşip yumuşuyor. Anlaşılınca alıcılarını açık hale getiriyor. Anlaşıldıktan sonra anlattıklarımızı duymaya başlıyor. Anlatmaya odaklanmaktan önce anlamaya odaklanalım diyorum. “Hani şöyle yapıyorsun/yapmıyorsun ya, bana neden böyle olduğunu anlatır mısın?” ile başlamak, sonra sözümüzü söylemek gerek.
YARDIM ETMEK & KURTARMAK Yardımsever olmak, yardım isteyenlere el uzatmak önemli bir erdem. Herkesin kendini merkeze aldığı günümüzde ötekine kalbinde ve vaktinde yer ayıranlar dünyayı güzelleştiriyorlar. Yardım etmek iyi ama kurtarıcılık iyi değil. Çünkü kurtarıcılık ötekinin kendi başına yol bulmasını, çözüm aramasını engelliyor. Kişi aktif sorumluluk almak yerine pasif şekilde bir kurtarıcı bekler hâle geliyor. Üstelik yapılan iyiliğin kıymetini bilemiyor. Kurtarıcılıkla yardım etmek arasında ince çizgi var. Ötekinden daha fazla onun iyiliğini istediğimiz anda, o yardım talep etmeden biz yardım sunduğumuz anda kurtarıcılık başlıyor. O bir bağımlı, vazgeçmek için çabası yokken sen ondan daha fazla kurtulmasını istiyorsan; o yaşadığı sorunu çözmek için adım atmazken sen ondan daha fazla o sorunu çözmek için uğraşıyorsan; o iyi olmak için bir bedel ödemezken onun yerine bedeli sen ödüyorsan kurtarıcılık yapıyorsun demektir. Yardımsever olalım, kurtarıcı değil. ||Hayatın İnce Çizgileri (HİÇ)- Mehmet Teber
TEVAZU & NİMETİ İNKAR Mütevazî olmak erdemdir evet ama bize verilen nimetlere kör olmak, onları saklamak ve örtmek erdem değildir. İnsan kendine verilen beceriyi ve güzelliği önce “Görmek” ile yükümlüdür. Görmek için bize ayna olacak dostlara ihtiyacımız vardır. Nice insan kendindeki güzelliği göremeden gider. Çünkü yanındaki aynalar ona hep eksiğini göstermiştir. Kendindeki güzelliği gören insan bunu “Göstermek” ile de yükümlüdür. Kainatta tüm varlıklar yetilerini göstermek için yarışır. Bitkiler çiçeğini, kokusunu, ağaçlar meyvesini, hayvanlar hünerlerini gösterir. Bizde var olan güzellikleri gizlemek tevazu değildir. Olsa olsa nimeti inkar olabilir. Göstermek ile gözüne sokmak arasındaki ince çizgiye sonra değinelim. Tevazu kendindekine kör olmak değildir, göstermemek de değildir. Tevazu ancak gördüğümüzü ve gösterdiğimizi “Kendinden Bilmemek” olabilir. Hayatın İnce Çizgileri, Mehmet Teber
Reklam
Hayatın İnce Çizgileri (HİÇ)- Mehmet Teber
DOBRALIK & PATAVATSIZLIK İlişkilerde dürüst olmak iyidir. Doğruyu söylemek, doğruyu savunmak ve bunu çekinmeden açıkça ifade etmek güzeldir evet. Biz buna dobralık diyoruz. Dobralık güzel olsa da patavatsızlık güzel değildir. Sözün nereye varacağını düşünmeden, mekanı, zamanı ve insanı gözetmeden yapılan doğru açıklamalar patavatsızlık adını alır. Dobralık kılıfına sığmaz. Ezcümle, dobralıkla patavatsızlık arasında ince bir çizgi var. Dobralık iyidir, patavatsızlık kötü.
Hayatın İnce Çizgileri (HİÇ)-Mehmet Teber
HESABA ÇEKMEK & SUÇLAMAK İnsanın kendini hesaba çekmesi iyidir. Hatta kendini hesaba çekenler bu hayatı daha lezzetli yaşarlar ve başarı onlara daha yakın olur. İnsanlığımızı, ebeveynliğimizi, eşliğimizi, kulluğumuzu hesaba çektikçe hatalarımızı görüp düzeltebiliriz. Hesaba çekmek insanı geliştirir ve büyütür. Bu nedenle günlük 10 dakikalık hesaba çekme hep önerilir. Hesaba çekmek iyidir ama kendini suçlamak kötüdür. Çünkü hesaba çekme insanı geliştirir ama suçlama moral bozup insanın hevesini kaçırır. Hesaba çekerken suçlayan bir ses çıkıyorsa bilin ki o ses, sizi sabote etmeye çalışıyor. O sese değil, kendimizi hesaba çekip geliştirmek isteyen tarafımıza kulak vermek daha doğru. Özetle kendini hesaba çekmek iyidir ama suçlamak ise kötüdür.
49 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.