Hayatın bu hengamesi, bu akışı başımı fazlasıyla döndürürken büyümenin bir gereği olarak sürekli duvarlara çarpıyoruz kendimizi. “Öyle değildir ya” diye üzerini kapattığımız her şeyin tam olarak öyle olduğunu zamanla görmek sarsıyor biraz insanı. Pamuk ipliğine bağlı muhabbetler, sürekli ben ben ben diyen insanlar, çıkar için çıkarılan idam/itham sehpaları bir miktar ibret tebessümü ettiriyor insana. Bunca kötülüğün arasında kalsak kalınmıyor, gitmeyle gidilmiyor da. Sonra dönüp dolaşıp Cemil Meriç’in; “yaşamak için kendime bir dünya inşa etmek zorundayım.” dizesi aklıma geliyor. Evet.. Kendimize bir dünya inşa etmek zorundayız. Küçük ve basit bir dünya. Acabaların çok uzağında, kıyısında huzur bulacağımız, dağa yaslanır gibi kalbimizi yaslayacağımız sevgilerin olduğu küçücük bir dünya. İnşa için önce imha gerektiğini söylememe gerek yok herhal de..
HS