Kolera Sokağı’nın en kral kevaşesi Edâ, yatıştan sonra apış arasını yıkadığı suyu, hurdaya çıkmış metal artıklarından yapılma kerhanenin pencere iskeletinden şık bir figürle boşluğa saldı. Sahte ipek gömleklerini rüzgârın asaletine satmış olan pezolar, yuttukları hapların patlamasını beklerken, Edâ’nın vizite suyuyla ıslanan Gıli Gıli Salih’e “Ulan artık hayatın boyunca karı derdin olmaz, bütün mitralar ayaklarına kapanıp tapacaklar sana,” diyerek balinalar gibi gülüştüler. Bu esnada bir konsomatris yıldız güpegündüz mahalleyi yalayarak geçti.
"BİR PİRİNÇ TANESİ" Ben beş yaşında idim. Babaannem rahmetli pirinç ayıklıyordu. Bir tane yere düştü. Babaannem eğildi aramaya başladı. Sağa bakıyor sola bakıyor bulmaya çalışıyor.... Çocukluk işte 'aman babaanne' dedim. 'Bir pirinç tanesi için bu kadar caba harcamaya yorulmaya değer mi?' Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı öfkeyle
Reklam
GÖLGE OYUNU Ben avcı olurum, o ceylan olur Kovalar dururum kendi gölgemi. Umut toprak olur, dert zaman olur İp takar sürürüm kendi gölgemi. Her kuşluk vaktine, her ikindiye Bölerim gölgemi üçe, ikiye Eli boş bebekler oynasın diye Armağan veririm kendi gölgemi. Gölgemde bir değil bin yara kanar Gölgeme değerse gölgeler yanar Geceleri gölgem yollarda donar Kar gibi kürürüm kendi gölgemi. Soyunur aynalar ışıktan, renkten Bazen akşamüstü, bazen çok erken Kuşlar gökten yuvasına dönerken Güneşte görürüm kendi gölgemi. Sevgi, dağ zirvesi; kin, dipsiz kuyu Karıştan kısadır hayatın boyu Kirletirse şayet toprağı, suyu.
http://www.siirperisi.net/siir.asp?siir=4171
GURBETÇİ ŞÂİR SERVET YÜKSEL'İN DUYGU SÜZGECİNDEN SÜZÜLEN ŞİİRLER M. NİHAT MALKOÇ “Aman ha, gönül kırıp; kırılmaya değer mi? Boş şeylerin peşinde yorulmaya değer mi? Ne kaldı elimizde baharından, yazından?... Bu dünya çiçek olsa derilmeye değer mi?” (“Değer mi?”- Servet YÜKSEL) Gönül telimizi
KARADUTUM ŞİİRİNİN HÜZÜNLÜ HİKAYESİ ..... 1949’da bir gün İstanbul Büyük Kulüp’teki bir toplantıda, davetliler Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan bir şiir okumasını istediler. Eyüboğlu ayağa kalktı ve Karadut’u okumaya başladı: “Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan narımsın Kadınım, kısrağım,
'Kuyruklu piyano -bu geceden itibaren bana artık zamanda yapamayacağım şeyler olduğunu hatırlatıyor. ' Benim sessiz itirazım karşı çıktığı zamanlarda olduğu gibi gözlerini kapatıp 'söz konusu olan önemsiz küçük sevinçler ve tozlu sıcakta bir bardak suyu mideye indirmek gibi küçük zevkler değil .Söz konusu olan inanın yapmayı ve yaşamayı istediği şeyler ,çünkü ancak onlar insanın kendi hayatının,o çok özel hayatı bütünleştirebilirler,çünkü onlar olmadan hayat eksik kalır,tamamlanmamış bir yapıt ve sıradan bir parçadır.' Ama öldüğün andan başlayarak hayatta olmayacaksın ki,dedim ona,bu tamamlanmamışlığa katlanmak zorunda kalmayacak eseflenemeyeceksin. Evet ,tabii dedi Jorge-Önemsiz bir şeyi duyduğu zamanlarda olduğu gibi sinirli çıkıyordu sesi-,ama söz konusu olan,hayatın tamamlanmadan ,küçük parçalar halinde ve umduğu ahenge kavuşmadan kalacağını şimdi şu anda bilmesiydi.Kötü olan bunu bilmekti işte,yani ölüm korkusu. ....................................................................................................................................................................Kendi hayatının şimdiki eksikliğini bilincinde olmak başlı başına bir felaketse,hayatında bir şeylerin eksikliğini hisseden herkes hep mutsuz olurdu.Tam tersine,cansız değilde ölmüş bir hayatın söz konusu olmasının koşulu bilinçli bir şekilde dürüst olmaktır.Demek ki mutsuzluğu doğuran başka bir şey olmalıdır:O eksikleri giderici ,bütün olmayı sağlayıcı deneyimleri yaşamanın gelecekte de mümkün olamayacağını bilmek.
Sayfa 193Kitabı okudu
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.