....
Biraz da başarısızlıkları konuşalım
“Hayatta kalma yanılgısı” (survivorship bias), yalnızca hayatta kalanlara veya başarılı olanlara odaklanarak başarısızlıkları göz ardı etmemize neden olan bilişsel önyargı olarak tanımlanıyor. Başarının büyüsüne kapılmak veya yalnızca sonuca ulaşanlar üzerinden değerlendirme yapmak, bu yaygın mantık
Hiçbir çocuk kötü olarak dünyaya gelmez. Yetiştirilme biçimi, yaşadıkları, çevresi ve travmaları şekillendirir davranış ve yaşam biçimini. Dolayısıyla, kötü veya suçlu olarak adlandırabileceğimiz insanların büyük bir bölümü bu şekilde gelmez dünyaya. Daha bebekliklerinde bile gelişmeye başlar, ilerleyen süreçte nasıl biri olacağı. Aile veya kardeşler arasında konumlandırıldığı yer, okul çevresi, sosyal çevresi gibi ikili ve çoklu ilişkileri, kişinin hayatta kalma ve varlığını gösterme biçimini belirler. Kiminin karakteri eksik kalmıştır, kiminin eğitimi. Kiminin doğruları yanlıştır, kimi de yetiştiği karanlıkta kendi karartmıştır doğrularını; hayatta kalmak için. “İnsan 7 yaşında ne ise, 70 yaşında da odur”
Hiçbir çocuk kötü olarak dünyaya gelmez. Yetiştirilme biçimi, yaşadıkları, çevresi ve travmaları şekillendirir davranış ve yaşam biçimini. Dolayısıyla, kötü veya suçlu olarak adlandırabileceğimiz insanların büyük bir bölümü bu şekilde gelmez dünyaya. Daha bebekliklerinde bile gelişmeye başlar, ilerleyen süreçte nasıl biri olacağı. Aile veya kardeşler arasında konumlandırıldığı yer, okul çevresi, sosyal çevresi gibi ikili ve çoklu ilişkileri, kişinin hayatta kalma ve varlığını gösterme biçimini belirler.
"Kısırdöngü asla yok olmaz. Sadece genişler, sonra da kendini unutturur.
Niye? Çünkü döngü dediğin, bildiğin daire. Üstünde tam tur atmak o kadar
uzun sürer ki, aynı noktadan ikinci kez geçtiğini anlayamazsın bile. Hatta
bazen, kısırdöngü öyle bir genişler ki başladığın yere dönmeye ömrün bile
yetmez. İnsan da, kör bir at gibi koşturur üstünde. Düz gittiğini zanneder.
İlerlediğini. Hatta ilerlerken öldüğünü düşünüp son nefesini bile huzurla
verir! Ama kör olmak şart, tabii! Yoksa anlarsın aynı yerde dönüp dolaştığını.
Onun için yaşlıların gözleri bozulur, anlıyor musun? Aynı yerden tekrar
geçtiklerini anlamasınlar diye. Kısırdöngüye karşı doğal bir savunmadır
aslında, körleşme. Mekanik bir tepkidir yani! Hayatın kendisi gibi… Hatta bu
yüzden hayat da bu kadar sıkıcı! Çünkü hayat da sadece bir tepki. Şimdi, bak
şu çevrene! Her şey hayatın düşmanı! Yediğin, içtiğin, ne bileyim, aldığın her
nefes, her şey! Hayat da işte, buna karşı bir tepkiden ibaret! Tabii en başta da
ölüme karşı! Okulda öğretmişlerdir. Nedir bilimin temeli? Etki ve tepki, değil
mi? Ne demek, biliyor musun? Doğadaki inatlaşma demek! Her şey bir inat
meselesi. Özellikle de yaşamak. İşte bu yüzden de hayat, maçın kendisini
şeref golü sayan, inatçı bir asalaklar takımını izlemek kadar sıkıcı.
Dolayısıyla bir umut ya da bir amaca gerek yok, hayatta kalmak için.
Öleceğini bilmek yeter. Hayattasın çünkü tehlikedesin. Hayattasın çünkü her
saniye ölüyorsun. O kadar. Hayatının anlamı işte bu:Ölüm korkusu! Anlıyor musun beni? "