Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Nur Hayat

Hiç sahip olmadığımız şeyler için hiç üzülmeyiz; üzüntü yalnızca ve her zaman tadılan hazdan sonra gelir; sahip olunanın bilgisi geçmiş sevinçlerin hatırasına eklenir. Özgür olmak ve öyle kalmak insanın doğasındadır; ama ne var ki, eğitim ona başka bir kalıp verdiğinde, kolayca bu yeni kalıba girmektedir.
Reklam
İnsanlara hizmet etmek için yaratılmış hayvanlar bile ancak karşıt bir arzu ile itiraz ettikten sonra boyun eğiyorsa hangi bahtsız kötü eğilim, özgür yaşamak için doğmuş insanın doğasını, ilk halinin hatırasını, hatta bu hale dönme arzusunu bile bu denli unutturacak kadar bozmuş olabilir?
Homeros bir gün halka konuşurken Odysseus'un Yunanlara, "Birkaç efendi olması iyi değildir; efendimiz tek olsun," dediğini anlatır. Sadece "Birkaç efendi olması iyi değildir," demiş olsaydı, bundan daha iyisi olmayacaktı; mantıken, efendi sıfatını aldığı vakit tek kişinin erkinin katı ve sinir bozucu olmasından dolayı birkaç kişinin hâkimiyetinin iyi olamayacağını söylemeliydi. Bunun aksine o, "efendimiz tek olsun," diye eklemiştir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Kurtuluş Savaşı sonrası bambaşka bir dönemdi. Alabildiğine yoksulduk ama sonsuzcasına umutluyduk. Mustafa Kemal, "Muasır medeniyete yetişeceğiz!" dediği zaman biz bu söze inanıyorduk. Şimdi aynı sözü söyleyen politikacılara gülünüyor, gülenler haklıdır. Çünkü emperyalistin kucağında çağdaş uygarlık düzeyinde olunamayacağını gençlerimizin çoğu biliyor artık.
Öyle sanıyorum ki gülmece yazarlığımın kökeni, çocukluğumun o koşullarındandır. Başkalarıyla alay ederek benimle alay edilmesini önlüyordum. Sonraları kendi kendime de alay etmesini öğrenmiş, alayda ön davranarak başkalarının benimle alayına fırsat vermemiştim. Arkadaşlarımın çoğuna lakap takan bendim. Eğlence gecelerinde uydurma gazete haberleri yazarak çarpıklıkları alaya alan, eksiklikleri abartarak gösteren bendim. Bu alaycılığım arkadaşlarım üzerinde, ayrıca zeki olduğum izlenimi de yaratıyordu.
Reklam
Anı okumayı sevme sebeplerimden biri bu çıkarımlar
İnsanın başına gelen ve gelebilecek olan hiçbişeyin, insan yaşamının hiçbir değişiminin felaket olmadığını çocuklarımıza öğretmeliyiz. Okuldan çıkarılmak da felaket değildir. Yaşamın gerçek felaketlerini, toplumun düzensizliği yüzünden biz kendimiz, kendimize hazırlamaktayız.
Hemşehrim Şehit Nuri Pamir albayken Kore Savaşı'nda ölmüştür
Yaşamım boyunca bende etkileri sürmüş üç yüzbaşım oldu. Üçünün de bende çok saygın anıları vardır. Biri Yüzbaşı Kâmil Çelikkol, biri Yüzbaşı Nuri Pamir biri de Yüzbaşı A..
Cumhuriyetin Güzel Öğretmenleri
Asker okulunda öyle iyi öğretmenlerden öğrenim gördüm ki sanki bütün yeryüzündeki öğretmenler içinde onlardan daha iyisi, daha bilgilisi, daha olgunu olamazmış gibi gelirdi bana. Benim öğretmenlerim yalnız gelmiş geçmiş değil, bundan sonra gelip geçecek öğretmenlerin de en iyileriydi, bana öyle geliyordu. Onlara tansıyarak, saygıyla, içtenlikle bağlıydım. Şu anda da yine aynı duygular içindeyim. Ne güzelim insanlardı onlar, ne geniş görüşlü, ne iyi yürekli, nasıl sonsuz bağışlayıcıydılar. Herşeyden önce sınırsızcasına ülkücüydüler. Çünkü inanmışlardı. Neye mi? Önce Cumhuriyet'e... Devrimler diye yapılan toplumsal üstyapı değişimlerine inanmışlardı. Bizim bu Cumhuriyet'e, bu devrimlere sahip çıkacağımıza inanmışlardı. Bu yüzden bizimle ağızlarıyla değil yürekleriyle konuşurlardı. Söz dudaklarından değil yüreklerinden çıkar ve düştüğü yeri yakardı. Onlar gibi olmak isterdim. Onlar gibi, hiç olmazsa tasarladığım onlar gibi olmaya da çalıştım.
Aziz Nesin'e çok yaraşır iki dize:
Ey azizan kış geçer, geçmez azab-ı imtinan Bir eteksiz kürk için takbil-i dâmenden geçin! "Ey dostlar! Kış geçer ama başa kakmanın acısı geçmez, buyüzden bir eteksiz kürk için etek öpmekten vazgeçin!"
Dilcilerin sınavları hakkında öğrenciler kendi aralarında konuşuyordur:
Sıfırcı Nizam'ın "Beş numara Allah'ındır, dört numara benimdir, üç numara da en iyi bilen öğrencinindir," dediği dillerde dolaşırdı. Numarası çok kıt bir öğretmendi. Sınavlarda hiçbir öğrenciye tam numara olan beş vermediği söyleniyordu.
Reklam
Dünyada iki tür insan vardır: yaşayanlar ve yaşayanları seyredip eleştirenler. Seyretmek ölümü, katılmak ise yaşamı simgeler. Yaşamak, kendisi olabilmeyi ve yaşama etkin bir biçimde katılabilmeyi tanımlar. Bu, insanın kendi sorumluluğunu, bir başka deyişle, hayatına anlam katma sorumluluğunu içerir. Sorumluluğunu üstlenen kişi özgürdür. Özgür insan daha az korkar, onun için sevebilir!
Sayfa 161Kitabı okudu
Biz yine de hayalini kuralım
Çağdaş dünyanın gerçekleriyle ve kendi tarihsel mirasını uzlaştırıcı bir yaşam felsefesi geliştirememiş toplumların, kronolojik yaşıyla orantılı olarak olgunlaşmış bireyler üretebilmelerini beklemek bir ütopyadır!
Sayfa 143Kitabı okudu
Aslında evliliğin eşlerin kişisel gelişim olanaklarını engellememesi gerekir ancak içinde yaşadığımız toplum yapısında bu gerçekleştirilmesi oldukça güç bir durumdur. Çünkü toplum genel olarak hâlâ evlilik içerisinde eşlerin bireyleşme çabalarını sürdürmelerini evlilik kurumuna karşı bir tehdit olarak algılamakta ve gerçeğin bunun tam karşıtı olduğunu değerlendirememektedir.
Sayfa 142Kitabı okudu
Olan hep çocuklara olur öteden beri
Sağlıksız bir beraberliğin ürünü olan çocuklar, çoğu kez ana babalarının kendi geçmişlerinden getirdikleri ve evlilikleri içinde yaşadıkları sorunların aktarıldığı nesneler olurlar.
Sayfa 139Kitabı okudu
Arada bir kıskanılmış olmak bazı insanlar için benliği okşayıcı bir etki yaratabilirse de gerçekdışı olayların nedeni olarak sürekli suçlanmak insanı bunaltır ve birlikte olduğu kişiye saygısını yitirmesine neden olur. Öyle ki suçlamalara konu edilen bazı kişilerin sonunda olayı gerçekleştirerek bir tür öç alma yoluna gittikleri bile görülür.
Sayfa 138Kitabı okudu
2.195 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.