Kimi zaman aklımız bedenimize hükmedemiyor, duyguların esiri oluyoruz, saf, berrak, lekesiz duygular insanı yüceltiyor, kimi zaman kör duygular insanı ızdıraba, acılara, sefilliğe sürüklüyor, cehennem ateşine atıyor.
Sırların kendi çıkış zamanı vardır yavrum, bazen de hiç çıkmayabilirler. Öteki dünyada sana sürpriz yapabilirler. Sırları zorlama yavrum, o çıkacağı zamanı bilir, bırak kendi haline. İşte o zaman görürsün neler olduğunu. Unutma yavrum Tanrı'ya senin için dua edeceğime söz verdim, iyi huylu sırlarla karşılaşırsın hayattında. Umarım hayatın hep iyi huylu sırları dinlemekle geçer. Kötü huylu sırları anlatmıyorum bile, o her yeri yakar yıkar biçer. Onlarla karşılaşmamaya çalış güzel kızım.
Ama korkular karanlıkta mı geliyordu? Hayır korkular her zaman vardı, gündüz de vardı ama biz onları göremiyorduk, onlarda yıldızlar gibi gözükmüyorlardı. Gün ışığı ayrıldığında ve gece olduğunda yıldızları görebiliyorduk, korkular da gece gündüz oradaydılar.
Hayat yazıları silik, cadde ve sokak isimleri eksik, yıpranmış bir şehir haritası gibiydi. Hangi sokak, hangi yol ayrımı, hangi kaldırım nereye çıkar bilemeden yol alıyordu insan.
Gerçekten de çoğu insan sevdiği kişinin cansız bedenini görmek istemez. Çünkü sonrasında her aklına geldiğinde onu son gördüğü şekilde hatırlayacaktır. İnsan , sevdiğini aklına düşürdüğünde, hala hayatta ve mutlu olduğu bir zamanda hatırlamak ister. Tabii bazı insanlar için ölü dahi olsa sevdiklerini son bir kez görmek önemlidir. Çünkü toprağa gömülmeden önce onu görebileceği son an, o andır. Yaşamıyor olsa bile...