Oblomovluk… Nedir bu Oblomovluk denen şey?
Bence; sözlükte bir karşılığı olsaydı “rahatına düşkünlük, uyuşukluk.” olurdu. Kitabın özellikle ilk 100 sayfasında Oblomov’un uyuşukluğuyla olan imtihanı ele alınıyor. İnsan, okurken “bu Oblomov bana bir yerden tanıdık geliyor amaa..?” deyip karakterde az veya çok kendi ertelemelerini, sorumsuzluklarını, tembelliklerini görüyor. Hepimiz ara sıra:
-“Neyse ya, sınava daha 4 ay var sonra çalışırım.”
Ya da
-“Telefona biraz daha bakayım, işimi sonra da hallederim.”
deyip “Oblomovluk” yapmadık mı?
Kitap; farkında olmadığımız farkındalıklarımızın farkına varmamızda bize yardımcı oluyor. Mesela ben çoğu kez “Oblomovluk” yaptığımın farkına vardım.
Ders çalışırken, kitap okurken uyku bastırıp kendimi yatağa atasım mı geldi; “Hayıır Oblomovluk yapmak yok” deyip uyuşukluğu üstümden atmanın gayreti içinde oluyorum. :)
Kitabın ilerleyen bölümlerinde, arzuladığı kişiye ulaşabilmek için girdiği Oblomovluk’tan kurtulma savaşını göreceğiz. Acaba 30 yılı aşkındır süregelen alışkanlığına karşı açtığı savaştan galip çıkabilecek mi?
Bazı okurlar kitabı kalın bulup okumaya cesaret edemediğini söylüyor. Bu düşünceden sıyrılıp vakit kaybetmeden okumaya koyulmalarını tavsiye ederim.
Hatta karakterlerle ve olay örgüsüyle öyle iç içe olacaksınız ki kalınlığından çekindiğiniz kitabın biraz daha sayfasının olmasını arzulayıp hiç bitmesin isteyeceksiniz. :)