Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Alçakgönüllü olmayacağım. Pençelerini bana geçirdiğinde güçlükle solumaya başlar, aldığı zevk garip bir acıyla karışıp zapt edilemez hale gelir. İnlerken bir yandan kıvranır ve bu da beni çok fazla tahrik eder. O an kendimi zor tutarım. 'Becer beni, lütfen.' diye inler genelde. Ama hayır, henüz değil. Aklımı kaybe- decek gibi bile
Sayfa 12
Artık yalnız yaşamıyorum, yurtdışında da yaşamıyorum, tersine, evlendim ve yeniden Madrid'de yaşıyorum. Bir oğlum var. Henüz mini mini bir çocuk, ne konuşuyor ne yürüyor, tabii bir belleği de yok, hâlâ anlayamıyorum, nasıl oldu bu, bana uymayan, tuhaf ve yabancı bir şey gibi geliyor, oysa gece gündüz bizimle birlikte yaşıyor, doğduğundan beri
Reklam
"Machen'ın dehşetleri çok inceden inceyedir. Büyük ölçüde fikirlerin çağrışımına bağlıdır. Fikirlerin birleşmesine. Onları birleştirme yetisine. Siz iki kavramı, içerdikleri dehşeti, her birinin içerdiği dehşeti gösterecekleri biçimde asla ilişkilendiremeyebilir ve böylece onu ömrünüz boyunca bilemeyebilirsiniz. Ama talihsizlik bu ya,
"Smeagol!" dedi yavaşça. "Balık, cici balık," dedi ses. "Smeagol!" dedi Frodo yine, biraz daha yüksek. Ses kesildi. "Smeagol, Bey seni aramaya geldi. Bey burada. Gel Smeagol!" Sanki biri derin bir nefes almış gibi çıkan yavaş bir tıslamadan başka bir ses gelmedi. "Gel Smeagol!" dedi Frodo.
"Ne söylüyorsun Gandalf?" diye sordu Pippin. "İrfan Tekerlemeleri'nin bazılarını aklımdan geçiriyordum, diye cevap verdi arif. "Hobbitler galiba bunları unutmuşlar, hatta bir zamanlar bildiklerini bile." "Hayır, herkes değil, dedi Pippin. "Üstelik kendimize ait de birçok tekerlememiz var, ama belki onlar
"Theoden yavaşça tahtından indi. Divanhanede yeniden soluk bir ışık belirmeye başladı. Kadın aceleyle kralın yanına gidip koluna girdi; yaşlı adam sendeleyen adımlarla yükseltiden indi ve yavaş yavaş divanhaneden geçti. Solucandil hala yerde yatıyordu. Kapılara vardılar; Gandalf kapıları çaldı." "Açın! diye bağırdı. "Yurt
Reklam
“Köyde kimse yok / Ne bir insan, ne de taş üstünde bir taş / Çocuklar yok / Enkaz çığlık atıyor/ Ve bir anne kendini sallıyor uyuyabilmek için / Bebekler, küçücük çocuklar / Çamurla kaplanmış / Yollarda bulunmuşlar / Onlarsa konuşuyor / Amaçları savaş / Ne laf ama… Düşen bombalar / Amerikan yapımı / Yeni Ortadoğu / ‘Pirinç kadın’
Olay her zaman buraya geliyordu, öyle değil mi? Be- nim onu fethetmek istediğim kadar o da beni fethetmek istiyordu. "Hayır," diye mırıldandım onu emmeye devam ede- rek. Şu an duramayacak kadar çok azmıştım. Ah, küçük, vahşi kedimi dize getirmeye bayılıyordum. Kıvranmaya devam ediyordu. "Evet," diye inledi. Ardından daha
Sayfa 25
Bizde utanma stresini başlatan şey, az önce anlattığım, "Hayır", "Yapma" gibi müdahaleler. Henüz yeni yürümeye başlayan bebek, eyleminin onay görmemesini uyarı değil terk edilme olarak algılıyor… Bir çocuğun en korktuğu şey, bakım veren tarafından terk edilmek. Ebeveynin/bakım verenin ölmesi korkusundan dahi daha baskın çocuğun terk edilme korkusu.
Yalnız geçirilen kalabalıklardansa tek başına yalnızlığı tercih ederim. Hem kim demiş yalnız olduğumu? Ben ne güne duruyorum yavhu? Oturup da şu köşeye, düşünürüm bir bir neden böyle diye, sohbet sohbeti açar... Deli miyim? Ha yok, henüz dili fazla uzadığında susturabiliyorum içimdeki fısıltıları. Asıl delilik bu suni kalabalıklar içerisinde yaşamak değil mi? "Yalnız kalmak bir ilaç mı, yoksa hastalığın ta kendisi mi?" Buraya geldiğimden beri her şeyim turp gibi. Artık susmak zamanı gelmedi mi? Siz... si.. siz, bunları okuyor muydunuz? Deli miyim? Hayır.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.