••• "Hatırladığım kadarıyla 1480'lerde Granada'da doğuyor. 1492'de Katoliklerin Granada'yı fethiye, Fas'ın Şafşavan kentine kaçıyor ailesiyle. ••• İlk önce Tetouan'ın hakimi Muhammed el-Mendari ile evleniyor. Uzun bir süre şehri güçlendiriyor, surlar inşa ettiriyorlar. Sultan'ın da izniyle şehri, kaçan Endülüslüler için bir yuva haline getiriyorlar. Aynı zamanda da İspanyol ve Portekizlilere karşı da hazırlık yapıyorlar. Kocası birkaç yıl sonra ölünce kendisi başa geçiyor." •••"Ona el Hurra diyorlar. Kraliçe, özgür kadın, kimseye boyun eğmeyen demek. Bu unvanı İslam tarihinde kullanan son kadın hükümdar." •••"Bir süre Barbaros Hayrettin Paşa'yla beraber Akdeniz'de çalışarak, Endülüslülerin Katolik zulmünden kaçmalarına yardim ediyorlar. Bu esnada kendi donanmasını kuruyor. Korsanlar yapıyor, o yıllarda denizde söz sahibi olan Portekizlilerle, İspanyollarla fidye pazarlıkları yapıyor. Bu gelirlerle şehrini zenginleştiriyor. Tam bir korsan Kraliçe." •••"Sonra Fas kralıyla evleniyor ama Tetouan'ı terk etmeyi reddediyor. Tarihte ilk ve tek olarak Fas kralı Fas'ta evlenmiyor. Tetouan'a geliyor." •••"Yanlış hatırlamıyorsam bir otuz yıl kadar da öyle hüküm sürüyor, üvey oğlu tarafından tahttan indirilene kadar."
Sayfa 172Kitabı okudu
Zafer ve Sefer
Top-ı âh-ı inkisâra pây-dâr olmaz yine Kişver-u derdin seyl-i eşk-i inkisârın görmüşüz. (Açıklaması: Gönlü kırık olanın ativerdiği ah topunun nice büyük Sultanların muhkem kalelerini yaktığını biliriz. Dert ehli olanların kırıklıkla döktükleri göz yaşlarının yaptığı seller önünde nice kâşanelerin, malikanelerin yerle bir olduğunu da biliriz.) Endülüslü Müslümanların bu ah ve inlemeleri tesirini pek çok gösterecekti. Ayini günlerde Barbaros Hayrettin Reis bir rüya görmüştü. Rüyasında Hazreti Resulullah Efendimiz ile 4 büyük Halifesi bir arada otur, kendisi de onların karşısında edep ve tazim ile diz çökmüş bekliyordu . Peygamber Efendimiz kendisine muhabbetle nazar ederek: "Ey Hayrettin! Halin nicedir?" Buyurdu. Hayrettin Reis mahcup bir eda ile: " İnsanların bu en acizinin hali iki cihan serverine malumdur . Siz bilirsiniz Ya Resulullah!" dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: "Ya Hayrettin! Allaha Tevekkül et! Kendi yerine dön. Kafirlere ve hasmını olan münafıklara karşı zafer kazan!" buyurdular. (...)
Sayfa 164Kitabı okudu
Reklam
Yasa koyuculuğundan dolayı Süleyman-ı Kanuni/Kanuni Sultan Süleyman olarak ünlenmiş, Divriği Ulucamii minare kitabesinde "Süleyman Şah bin Selim Şah" künyesiyle anılmıştır. Büyük bir divan oluşturan şiirlerinde Muhibbî mahlasını kullanan bu padişahı Batılılar, Magnificent Magnifique-Der Prachtige (Muhteşem) ve Grand Turc (Büyük Türk)
Sayfa 142 - 10- Kanuni Sultan (I.) SüleymanKitabı okudu
Kandiyeli Constantino/Muhammed ve Yeniçeri Ahmed Gene Güney İtalya’da iş üstünde yakalanan bir başka mühtedi Osmanlı ajanı da Constantino'dur. Aslen Rum olan Constantino, Venedik hakimiyetindeki Girit adasının Kandiye şehrinde doğmuş ve Müslüman olunca Muhammed/Mehmed adını almıştır. Kuzey Afrika'daki korsan limanları, kendisi gibi
BİR DEVİR DÜŞÜNÜN... Öyle bir devir düşünün ki, padişahı, mimarı, kaptan-ı deryası, şairi, gezgini, tarihçisi, tarihin "en büyük" isimlerinden oluşsun... Söz konusu devin Kanuni Sultan Süleyman devridir.... Mimarbaşısı: Koca Sinan... Kaptan-ı deryası: Barbaros Hayreddin Paşa... Şairleri: Fuzuli ve Baki... Gezgin denizcisi: Piri Reis... Tarihçisi: Hoca Sadüddin Efendi... Kara ordusu: Dünyanın en güçlü, en hızlı ordusu... Donanma: Dünyanın hemen hemen en vurucu deniz gücü... Maliye: Dünyanın en zengin devleti... Coğrafya: Dünyanın en geniş toprakları (etki alanıyla birlikte 22 milyon kilometre kare). Haberleşme sistemi: Mükemmel (o kadar mükemmel ki, İstanbul sarayında yazılan mektup bir hafta son ra Rodos'ta savaş Kanuni'yi ulaşıyor). Padişah: Tahta "baht" katıp çağlara şan veren Muhteşem Süleyman... Böyle bir Padişah'tan ve böyle bir ülkeden söz ediyoruz. "Cevher insan" açısından bu kadar zengin bir ülkeye, şeyhülislam olarak Ebusuud Efendi fevkalade yakışı yor...
Safiye Sultan (Hasekiliği)
O dönemde Venedik, dünyanın belli başlı devletlerinden biriydi. Bilhassa deniz gücü hâkimiyeti Osmanlı Devletini yıldırmıştı. Ancak Osmanlı ile Venedikliler arasında bir sulh vardı. Yinede Türk korsanları Venedik gemilerinden ve denizcilerinden hoşlanmazdı ve bilhassa Turgut Paşa bir Venedik düşmanı idi. Türk korsanları iyi istihbaratçılığı
Reklam
İtalyanlara göz dağı olarak Preveze
Eylül’de Dil Bayramı kutlamaları düzenlenir. Atatürk İbrahim Necmi Dilmen’in bayram konuşmasını radyodan dinler ve ülkenin bayramını telgraf yoluyla kutlar. İki gün sonra ise sırada Osmanlı Kaptan-ı Derya’sı Hayreddin Barbarossa’nın (Barbaros Hayrettin Paşa) Hıristiyan donanmasını Preveze’de mağlup edişinin dört yüzüncü yıldönümü vardır. Boğaziçi’nde, sadece Osmanlıların Doğu Akdeniz’deki egemenliğini hatırlatmak için değil, Mussolini İtalyası’na gözdağı vermek için de olanca şaşaayla düzenlenen “ışık oyunlarını” hasta yatağından, odasının penceresinden takip eder. Hayatının son haftalarındaki ziyaretçiler arasında eski yaveri, General İzzeddin Çalışlar da vardır. Kadınların ikinci kez katıldığı yerel seçimlerin sonuçlarını Celal Bayar’dan telgrafla öğrenir. Takvimler artık 15 Ekim’i göstermektedir. Atatürk 16 Ekim günü akşam saatlerinde komaya girer...