burun deyip geçmeyelim baylar bayanlar Kaldırsak da sınıfları ortadan Koku alan burun vardır Bir de almayan Onuru duyan vardır Bir de duymayan İnsanlığa varan vardır Bir de varmayan
öyle çetin öyle hırçın bir çağdı ki öyle o sevmek yangın uğultusu sevilmemek yangındı
Reklam
düşündükçe ağrılar saplanıyor başıma dağları kâğıt gibi yakabiliyoruz da neden orman dikemiyoruz çıplak dağlara ormanlı güzellikte yaşamıyoruz? denizleri benzin gibi yakabiliyoruz da niçin geberip gidiyoruz çöllerde susuzluktan çölleri denize niçin çevirmiyoruz? atlasak da zıplasak da ölecek değil miyiz neden kıyıyoruz şu insanlara neden öldürüyoruz?
bana bir de tuhaf gelen neron'ların hitler'lerin sandıklardan çıkması Seçenlerin seçilenlerden korkması
evi yoksa bir kimsenin sokağı da yok demektir sokağı olmayanın caddesi olur mu baylar caddesi olmayanın kenti olur mu
uçurtması kopup gitmiş çocuk gibi üzgünüm dokunsalar tellerime yumruğumu vura vura ağlayacağım
Reklam
sen bir nazi kurbanıydın yahudi fırınlanmış çığlıktın sardı acın dünyamızı yıllarca kara bir duman gibi acı çektim seninle yahudi başkaldırdım senin için nazi kasaplarına tükürdüm suratlarına nazi
sen o dağda ben bu kentte eşkıya sen yürürsün korka korka karanlıklara ben yürürüm grev grev parti parti aydınlıklara
eşkıyalık aşka benzer eşkıyam al aşkını çık dağlara eşkıyam bas bağrına mavzerini namlusu ıslanmasın çek tetiği eşkıyam ağızda dil yürekte kan kanda nakış paslanmasın eşkıyam!
bana hep tuhaf gelir nedense tuhaf da değil hattâ bana hep komik gelir demokrasi oynaması bir diktatörün ve sırtlanın/ağzında zeytindalı tutması
Reklam
gece leylâk ve tomurcuk kokuyor bir basın işçisiyim elim yüzüm üstümbaşım gazete geçsem de gölgesinden tankların tomsonların şuramda bir çalıkuşu ötüyor uy anam anam haziranda ölmek zor! (1977)
1963'leri anımsıyorum. Gazeteciyim. Haftanın kimi günleri sabaha değin çalışıyorum basımevinde. Sokağa çıkma yasağı var. Görevli kartı verilmiş bana. Gecenin herhangi bir saatinde işten çıkıyor, yorgun argın evime dönüyorum. Hava leylak/ve tomurcuk kokuyor. 3 Haziran 1963. Duyuyorum ki Nazım Hikmet ölmüş. Bir sanatçı için, böyle bir haberi soğukkanlılıkla karşılamak olanaksız! «Hava leylâk/ve tomurcuk kokuyor//uy anam anam/haziranda ölmek zor dizeleri dökülüyor dudaklarımdan. 2 Haziran 1970... Duyuyorum ki Orhan Kemal ölmüş. Yine aynı dizeler, yine kendiliğinden...
'Haziranda Ölmek Zor'u bana imzalatmağa gelen kimi dostlar, sevgiyle soruyorlardı: - Haziranda ölmek zor da, temmuzda, ağustosta, mayısta kolay mı? Ben de şöyle diyordum onlara: -«Dilerim, onüçüncü ayda ölesiniz!» -«Onüçüncü ay yok ki!» -«Öyleyse çok yaşayın!»
asılmak değil sorun asılmamak da değil Kimin kimi astığı Kimin kimi neden niçin astığı budur işte sorun!
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.