128 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 saatte okudu
Günaydın arkadaşlar. Shakespeare’nin geri plana kalmış, bir komedi oyunu olup aslında yazarın ilk komedi denemelerindendir. Çok fazla komiklik olmaması buna bağlı da olabilir ancak o kültürü hele yüzlerce yıl öncesinin kültürünü tanımıyor olmamız da bu kadar az komik bulmamızın nedeni olabilir. Bu arada ben anlaşılır yazabiliyor muyum? 1590-1600
Aşkın Çabası Boşuna
Aşkın Çabası BoşunaWilliam Shakespeare · Mitos Boyut Yayınları · 20021,123 okunma
Asılmaya Hazırlık Şiiri
milyonların kavgasında kara kuru bir el gün gelip asılacaksa eğer serin olsun şafaklar ey gönlü yüce dostlar deyin ki bir ağaç dalından, dal yaprağından incinmiş deyin ki yaşama kavgasından toy bir ozan kesilmiş
Sayfa 41 - Alan YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
“Hep ileri bak” - geride kalanlardan bir şey öğrenmeye niyeti olmayanların şiarı budur. Pozitif beklentilere sahip olmak ve iyimserlikle geleceğe bakmak iyi bir niyettir fakat negatif olanı göz ardı etmeye ve ona karşı vakitlice hazırlık yapamamaya sebebiyet verir. Salt pozitif düşünmek sorunlar karşısındaki duyarlılığın ve yerinde eleştirinin altını oyar, öğrenmeyi sağlayan bir sistem değildir. Bireysel ve toplumsal açıdan felakete yol açabilir bu.
"Fakirlik tembellikten kaynaklıdır. Burada Tanrı sonuna kadar masumdur. Ama konu güzellik olunca iş değişir. Bu bir sanat. Çirkin yaratılanlar sonuna kadar Tanrı'yı suçlayabilir, ondan nefret edebilir. Bir şiir kötüyse şairi utanmalıdır, şiirin kendisi değil. Biz Tanrı'nın eserleriyiz sadece, bazımızla ince ve temiz işçilik çıkarmış, bazımızda ise çalakalem çalışmış."
"Fakirlik, hiçlik ile güçsüzlüğün şiiri, yeteneksizlikle orta halliliğin zaferidir"
Nihayet Hariciye Nâzırlığı ve Nâzırlık uhdesinde olarak Londra sefiri... Sene 1255... Eski harfleri bilenler, 5'in bir yuvarlakla yapıldığını bilirler. Zamanın şairi hemen oturtuyor: "Bir, iki, iki delik Abdülmecid oldu melik!" 1255... Abdülmecid tahta çıkıyor. Ve o, Hariciye Nâzırı, Londra sefiri iken tam aradığı zayıf padişahı bulduğu için çat diye İstanbul'a geliyor. Sene Milâdî 1839... Gülhane Hatt-ı Hümayunu... Gülhane Parkında bütün vezirler toplanıyor. Ekalliyet temsilcileri de ... Patrik, hahambaşı, şu, bu... Herkes setresini, yeni elbisesini giymiş, artık eski kavuklar yok... Birtakım tuğlar parlıyor feslerin üstünde!.. Ne aldığını biliyor, ne verdiğini, memleket... Bir hayret âlemi!... Gülhane Hatt-ı Hümayunu okunuyor. Şeriatın medhi ile başlar hat.. Şeriat-ı Garra-yı Ahmediyye tabiriyle.. Ne istiyoruz biz bu adamdan öyleyse?.. Fakat o ne müthiş sinsi yahudi ve münafik tâbiyesi... Şeriatın medhiyesi ile başlayan Gülhane Hatt-ı Hümayunu, bizi basit Avrupa demokrasilerinin İslâmiyette 1300 sene evvel hakikatı konmuş olan usûllerine davet eder. Şöyle: Can masûndur, irz masûndur, mal masûndur, adalet gelecek, müsavat gelecek... Basit, yalama olmuş nakarat... Bunları öne süreceğine, Şeriat ihya edilecektir, desene. Hayır! Şeriat medhediliyor, fakat bunlar sanki Şeriatta yokmuş gibi gizli bir Şeriat düşmanlığı içinde bir Avrupalıcılık güdülüyor. Tabiye bu, tertip bu, usûl bu. Ve bunu Hariciye Nazırı sıfatıyle yapıyor. Ne selâhiyet!... Sadrazam da değil henüz... Padişah da orada; titreyen bir tuğ fesinde, bütün bunları hayretle, piyano dinler gibi dinliyor, çünkü pek bayılırdı piyano dinlemeye...
Sayfa 54 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARI / SAHTE KAHRAMANLARKitabı okudu
Reklam
201 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.